Biraz tozlanmıştım ama geçen yılların haksızlıkları karşısında dahi sağlamlığımı koruyordum. Saydam, içe sinen ve dürüst günlerin us temsiliydim. Bir bayram daha gelip çatmıştı, en sevdiğim güne denk geliyordu üstelik. Cuma gününün hayırlı uğurlu yanıyla bir bayram daha bize merhaba diyordu. Etrafımda adını yeni öğrendiğim arkadaşlarım vardı. Birbirimize yabancıydık ama kaynaşmak konusunda ben her zamanki gibi öndeydim. Hışırtılı yanımla “bayramınız mübarek olsun arkadaşlar” dedim. Yaşlılığıma en genç olanı güler gibi oldu. Bir zaman sonra yıllanıp antika olacağını unutarak varlığını sürdürüyordu.
“İyi bayramlar, senden ses çıkabiliyor mu hâlâ yaa…”
Ses dediğin, insanın uzaktaki sevdiklerini bir ALO ile mutlu etmesi demek değil miydi? Halbuki artık sevenler sevgilerini kendi hallerinde bile yaşayamıyorlardı. Antika dünyanın kusurlu cinayetlerinde sıramızı bekleyerek varlığımızı sürdürüyorduk. Bakmayın antika olduğuma, insanların benden daha antika olduklarına şahit olarak geçirdim bunca zamanı. Küçük çocukların beni kurcalarken modern dönemin dönemeçli çağını yaşadıklarının farkında olamadıklarına şahit oldum ben.
“Dur! Benim küçük kardeşten ses çıkmıyor ne zamandır. Bir arayayım bakayım, nerede, ne yapıyor…”
“Hangi küçük kardeş? O kadar hızlı türüyorlar ki ben benden sonrakinin beni eskitmek zaferinden korkuyorum sen bir de büyüklüğün hoş görülü yanını mı sunuyorsun? Yanlış mıyım?”
Genç nesil de böyleydi çoğu zaman. Konuştukları konu aslında birbirinin aynısını tekrar etmek sanrısıydı. Anlattıkları şey hep aynıydı ama onlar başkalıklarından dem vururlardı. İnsanoğlunun çiğnenen yaratıcılıklarını bunlar da bozar hâle getirmişlerdi, sessizce izliyordum; zaten bayram dileklerim de askıda kalmıştı.
“Ne yapıyorsun sen? Hangi tuşuna basıyorsun cahil!”
Android ile İOS arasında hep bir rekabet söz konusuydu da aynı konu üzerinde konuşurken bile birbirlerini çekemiyorlardı, olsun yine de insanoğlunun hoşnutsuz selamlaşmasından bile iyiydi hatır bilişleri…
iPhone 7 Samsung Galaxy S8’in çıkışlarına aldırmadan bastı kendi kendinin arama tuşuna. Aradı İPhone 6 Plus’ı. Doğruydu, kendisi bile takip edemiyordu küçük kardeşinin hangisi olduğunu, teknoloji çıldırmıştı, birbiri ardınca ilerleyip gidiyordu. Antika Radyo ise yaşlılığına aldırmadan hışırtısının frekans müzminliğinde eski bayramları düşünüyordu. Bir araya gelen aile büyükleri, sosyal medyaya annesinin babasının bayramını tebrik için cafcaflı sözler yazmayıp direkt el öpen saygılı çocukları, şeker topladığı İçin bile mutluluk duyan sokak çocuklarını… Sene kaçtı, net hatırlayamıyordu. 80’lerin başı mıydı sonu mu… Sevgilisine istek şarkı dinletmek için radyonun başından ayrılmayan âşıkların romantik paha biçilmez mutlulukları hışırtılı öksürüğünün verem yanından geçerken artık ölümcül olmayan hastalığın bile yalnızlığını hissettiriyordu şimdi Antika Radyoya. Dalıp öylece Android ile İOS arasında kalmışken İPhone 6 Plus’a ulaşıp bayramını kutlayan İPhone 7’yi izledi. Artık telefonlar birbirlerinin bayramını tebrik eder hâle gelmişlerdi otomatik mesajları kıskanarak. Çünkü eskisi gibi değildi sevginin tadı, adı değişmezken. En son ne zaman duymuştu genç kız dedesinin sesini? Mezuniyetinde el öpmek için seyirci koltuklarında gözü yaşlı onu tatmin ihtiyaçlı bir ihtiyar olarak görüp bir buse kondururken miydi? Bu kez bayramını da kutlamayı unutmuştu genç kız. Genç delikanlı, genç kadın, ergen çocuk; hiçbiri ya da hepsi… sonuç hep aynı unutkanlığa ve metropol şehirlerin hayat gailesi bahanesine çıkıyordu.
Antika Pikap en çok dinlenen şarkıların gözü gibi baktığı zamanlarına çevirmek isterken bayramı, iPad’i açık unutan insanoğlunun adı her ne ise ya da her kimse, kutlama mesajına odaklanmak zorunda kaldılar. Son ses ve çıkan bir bip sesi! Yanıt ise kısa ve donuk. Ölmüş, bitmiş bir sevgi açlığının son lokmasına ithafen.
“Size de iyi bayramlar, aileye selamlar”
Sorsalar, ailede kaç üyenin yaşadığını bile bilmiyordu mesajı atan. Eve ziyarete gelmemişti ki hiç, kilometre uzaklıktaki sevgilerin çürümüş kof varsayımlarında nezaket ziyaretinde bulunuyordu gözden uzak.
“Çal pikap, boş ver sen çal… iyi bayramlar modernizmin saltanat aşüftesi olmuş ama sen çal; hangi telden gidersen ben yanındayım.” dedi antika radyo.
Pikap salındı vals yapar bir edayla. Şimdikiler bilmezler ama çalayım ben bir telden; sokakta koşuşturan çocukların bayram şekeri tadında büyüklerin mutluluklarının ve tek bir kanala ait olduğumuz televizyon sıcaklığının eskitmek yorgunluğundaki saatli programlarının bayramlarına gelsin bu şarkı; hayat bayram olsa, bütün dünya buna inansa…
Pikap döndükçe android ile iOS masanın üstünde yavaşça salınıyordu. Kendi ritmik Müzikleri onlara dar gelmişti demek ki; Shazam’a tuşlayarak iOS, androidden önce davrandı ve şarkının adını buldu. Şarkıyı Zil sesi yapmalıydı kuru kalabalık yalnızlıklara; bütün dünya da yeniden buna inanmalıydı, hayatın her gün ve hep masumane sevgilerle bayram olduğuna…
Dilara AKSOY