yokluğun çok pis adamım paslanmış gecelerin yarıları kadar ya da kanlı çarşaflarda uyanılan pişmanlıkla kavrulmuş sabahlar hem sen de iyi bilirsin ki adamım…
Öyküyü kısa filmi izledikten sonra okuyunuz. Devasa şehrin yalancı ışıltılarla bezenmiş kalabalık caddesinin üzerindeki plastik gökdelenin en üst katındaki karanlık ve kasvetli dairenin tam ortasında bir sandalyede çırılçıplak, elinde…
“Herhangi bir sebeple bu doğa kanunlarından biri; örneğin, iki kere ikinin dört ettiği, benim hoşuma gitmiyorsa, bundan kime ne?” Dostoyevski, Yeraltından Notlar, sf. 17 Gecenin herhangi bir yarısı.…
bana kendinizi anlatmayın bayım çünkü siz de yabancısınız kendinize delicesine inandığınız uçrak yalanlar ve yoksulluğunuzun üzerini örttüğünüz pırıltılı kahkahanız kadar bana kendinizden bahsetmeyi bırakın…
Canhıraş çığlıklarla gözlerimi açtım. Geceydi. Fakat mağaramın taş duvarlarında koyu kızıl bir ışık oynaşıyordu. Anında ayağa kalktım. Başımı mağaradan dışarı çıkarmamla, yoğun bir sıcak hava dalgasının yüzümü yalaması bir oldu.…
Tam ortası kutsanmış devasa karaltılardan ibaret olan gökdelenlerle; etrafı ise taparcasına onları çevreleyen metruk, harap evleri birer bıçak gibi kesen titrek sokak lambalarının altındaki dar sokaklarla bezeli…
Gecenin gündüze bağlanmamak için çırpındığı günün en koyu saatinde zemindeki ahşapların arasından sızan kanın kokusu aniden keskin bir ayaz gibi yüzümü yaladı. Sevişmekten daha heyecan verici, korkudan…
Sanıyorum ki hiçbir şey olamadım hayatta. Olamayacakmışım gibi geliyor en azından. Bir baltaya sap olmak lafını fazlaca duymaya başladım. Belki de algım ön yargılara boğulmuş. Yahut duymuyorum böyle laflar,…
Gözlerimden akan yaşlar arabanın ön camını dövenlere karışıyordu. Ağlıyordum, ama üzüntüden değil. Hırsımdan. Beyaz Ford Fiesta’mla karanlık çevre yolunda hızla ilerliyordum. Seyrek aralıklarla dikilmiş sokak lambalarının çoğu bozuktu. Yolumu aydınlatan…
Antik Yunan’daki mermer sütunların mükemmelliğindeydi uzun, beyaz bacakları. Belki de bu yüzden Yunan Tanrıçaları kadar asildi güzelliği. Cevherinde saf ve som bir kusursuzluk…
Tek başıma, her şeyi binlerce kilometre uzaklara bırakıp arkama bakmadan kaçtığım o yaz, adamın biri Leicester Meydanında başıma bir silah dayadı. Okul, aile, aşk,…