İnanın bana neden yazdığımı bilmeden yazıyorum bu yazıyı. Siz diyin can sıkıntısı ben diyeyim doğa özlemi.
Evde kaldığımız bu zor günlerde size dokunmak, bir nebze olsun içinizi rahatlatmak bu yazıdaki en büyük amacım. Eee tabi sanırım bunun içerisine biraz da kendimi katacak olursam hiç fena olmaz. Aslında çok önceden yazmak istediğim bir yazıydı ama oturamamış, kalemi elime almayı başaramamıştım. Doğaya ve biraz güneşe ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde sizi ve kendimi biraz olsun rahatlatmak bu yazıdaki en büyük gayem. Ruhumuzun artık evin içine sığmadığının farkındayım. O yüzden bu yazıyı okurken sizden istediğim tek şey yazıyla baş başa kalmanız ve evde durduğumuz bu süre zarfında birkaç dakika da olsa birlikte bir yolculuğa çıkmayı kabul etmeniz. Ne dersiniz? Tamam tamam uzatmıyorum. İşte yazım iyi okumalar.
Uçsuz bucaksız maviliğin karşısında denizle göğün birleştiği o kusursuz çizginin tam karşısında, bir kayanın üzerinde oturmak; yeşilliklerle dolu ormana sırtını dönüp maviliği kucaklamak ne kadar güzel olurdu şimdi. Hiçbir şeyin aklımızı kurcalamadığı sadece doğaya teslimiyetin gerçek olduğunu ortaya atarcasına bizi içine çeken o duyguyu tatmak ne kadar güzel bir his olurdu.
Ben size nerede olduğumuzu söylemedim ama siz diyin köy ben diyeyim ada, siz diyin orman ben diyeyim deniz, siz diyin dağ ben diyeyim taş, siz diyin yeşil ben diyeyim mavi. Yani kısacası dediğim şey o ki nerede olmak istiyorsak oradayız şu anda. Nerede yaşamak istiyorsak sadece oradayız. Sadece anı yaşıyoruz.
Şimdi de kaba hatlarıyla bir restorandayız somut halini benim oluşturduğum soyut halini sizin boyadığınız denize sıfır bir yer. Martılar tepemizde, yemeğimiz önümüzde, sevdiklerimiz yanımızda bakıyoruz sadece o mavilikte kaybolmayı seçiyoruz. Martıların havayı yarışını, denize dalışını, utanmasalar yemeğimize konuşunu seyrediyoruz. Ve bundan oldukça enerji alıyoruz. Vücudumuzu güçlendiriyor, zihnimizi temizliyoruz. Ve bunu sadece doğanın gücüyle yapıyoruz.
Şu an zannettiğiniz gibi bir ormada bir kayada değiliz sadece yüzle giden bir arabada açık camdan yüzünüze çarpan o rüzgarın izindeyiz. Rüzgar size bir şeyler anlatıyor, kulak verin dediklerine. Ruhunuza dokunmasına izin verin. Bırakın geçsin kirpiklerinizin arasından, okşasın saçınızı, sarsın teninizi, izin verin ona anlatsın kendisini, yaşadıklarını, tanıdıklarını, gördüklerini. Siz sadece izin verin ona.
Öyle bir yer düşünün ki göl değil sanki cam, üzerinde bulunan dünyayı o kadar güzel aktarmış ki kendisine insanın bu kadar kusursuz olan bir düzen karşısında bütün mekanizması savunmasız kalıyor. Bu düzeni bu anı hiç kimse bozamayacakmış gibi geliyor. Ta ki suya atılan bir taş, altından geçen bir balık sürüsü, yüzeyini yalayan bir rüzgar o görüntüyü bozuyor ve bizi geri dünyamıza çağırıyor.
Ve evett en sevdiğim yerlerden birindeyiz. Çayların içindeyiz ve gözümüze yeşili doyduruyoruz. Bütün Karadeniz’i bu güzelim masmavi havada yeşile boyuyor, adeta maviye rakip çıkıyoruz. Seviyoruz, sarıyoruz ve koruyoruz bu toprakları. Yemyeşil yapıyoruz bu toprakları. Ve yeşilin içinde kayboluyoruz. Sanırım yine teslim olduk doğaya. Yine çekti içine bizi.
Gece oldu. Gecenin gizemi üzerimizde doğayla baş başa bir şekilde karanlığa merhaba çakıyoruz. Işığın, sesin olmadığı bu diyarda doğayı görmüyor ama onu içten bir şekilde hissedebiliyoruz. Sevgiyi tadıyoruz. Huzuru alıyoruz içimize. Burada normal dünyada olduğu gibi nefretin, kavganın, gürültünün değil de sevginin, şefkatin kazandığını öğreniyoruz doğadan. Şimdi diyeceksiniz ki nasıl oluyor bu? Ben de diyeceğim ki ‘’Hissederek.’’. Kalp ile beyin arasında kalsam beynini seçecek olan bir insan olarak söylüyorum bunu. Doğa karşısında insanın bulunduğu savunmasızlığı yaşıyoruz ve bu bize hissiyatı öğretiyor. Aklımızı bir kenara koyup kalbimize yönelmeyi öğretiyor.
HİS
Çok isterdim şu an dağlarda olmak
Doğaya karışmak
Bir nehir olup akmak
Bir çağlayan olup sonsuzluğa düşmek
Yağmur olup durmamak
Bulut olup açmamak
Ağaç olup bulutları aşmak
Toprak olup kucaklamak
Ne güzel olurdu şimdi
Yeşil olsam mesela
Olabildiğine her yerde, koyusuyla açığıyla
Sarsam bütün Karadeniz’i
Alsam içime her şeyi, herkesi
Kucaklasam bütün dünyayı
Kötü mü olurdu?
Şimdi orada olsaydım fena mı olurdu?
Eğilmeden güneşe özgür kalmanız umuduyla…
Doğa bize verilmiş en büyük, en gizemli, en özel hediyelerden bir tanesi. Herkesin en ufak haz alabileceği bir doğası olması dileğiyle. Gecenin büyüsü, gündüzün ışığı üzerinizde olsun.
Sağlıkla kalın. Kendinizle kalın.