İnsanlığın geldiği noktaya bakıyorum da ne kadar çok ilerlemişiz teknolojik açıdan. Zannetmeyin bakış açısı bakımından diyeceğimi, yanılırsınız.
Bulunduğumuz konum zihnimin almadığı bir boyuta yükselmeye başladı. İnsanın insana duyduğu kin duygusu insanlığıma sığmamaya başladı. Daha doğrusu insanın bir hayvana dahi acımayışı canımı yakmaya başladı.
İnsan mıyız sizce hala?
Yoksa insan dediğimiz varlığı yanlış mı tanımışız?
17 yıllık yaşamım boyunca benliğimi sorgulamaya çalıştım. Bütün insanlar gibi insan olarak adlandırılan, düşünen, yapan, üreten bu varlığı tanımlamaya çalıştım. Hadi gelin size biraz anladığım kadarıyla anlatayım bu düşünen, üreten ve varlıkların en yücesi olan insan kavramını.
İnsan olan hiç kimse eşit doğmazmış bu dünyada. Mesela paralarımıza göre sınıflandırılırmışız. Halk ağzıyla ona göre müdahale varmış bizim dünyamızda. Ya da beyazımız siyahımız varmış bizim. Biz beyazlar her daim siyahları ezermişiz. Onları yere yatırıp öldüresiye basarmışız üstüne, nefes alamayıncaya kadar içimizdeki kini ona vururmuşuz. Beyaz ezen, siyah ezilen tarafmış. Yani günah keçisiymiş siyahlar. Boyun eğen, kabul eden tarafmış. Ve bu tarih boyunca böyle olmuş. Bize böyle öğrettiler.
Durun daha bitmedi anlatacaklarım sıkmayın içinizi hemen, daha yeni başlıyoruz. Kız erkek varmış bizim yaradılışımızda bir taraf duran bir taraf vuranmış. Böyleymiş bizim yapımız, ince görünen ama kalın çizgiler varmış kadın ile erkek arasında. Geçmişten kalan, bir sıra üstüne yazdığın zaman silinen ama zihinden asla silinmeyecek olan yaralar varmış kadın tanımında insanoğlu için. Evet yanlış duymadık insanOĞLU. Kadın hakkını arayanlar feminist oluyormuş bizim dünyamızda. Dünyamız derken hani insanın yarattığı ve kilidinin bir tek eğitimin açabileceği beyin zindanlarımızdan bahsediyorum. Hani hepimizin ön yargılarından oluşan…
Anlamak isteyene anlatabildim galiba.
Bana sakın kızmayın sert konuşursam. İnsanım sonuçta. Gözüm de dönebilir. Bağırabilirim de. Ama sanırım biraz da susmam gerek, kadın erkek bariyerini geçemeyecek durumdayım.
Meyvenin içine bomba koyup bir hayvanın yemesine izin verenmişiz biz. Acı çekişini zevkle izleyenmişiz. Doğmak için can atan bir filin katiliymiş meğersem insan. Bir hayvanı inlete inlete dövenmiş, arabanın arkasına bağlayıp ölesiye koşturanmış, ayaklarından tavana bağlayıp sopayla vuranmış, ayağına taşı bağlayıp denizin derinlerinde boğarak öldürenmişiz biz. Derisini soyup üstümüze milyonlar verip giyenmişiz. İnsanmışız. Ve galiba her geçen gün insanlıkta yeni bir boyut açanmışız.
Biraz da kendi içimize dönelim. Unuturmuşuz biz. Nerden mi biliyorum? Eee siz hiç dumadınız mı benim duyduklarımı; bir iki güne unutulursun, yeni olay çıkar araya kaynarsın, çok da büyütmemek lazım.
Peki insan ne zaman duracak?
Gönderildiğimiz bu dünyada ne zaman bırakacak üç maymunu oynamayı? Ne zaman öğreneceğiz insanlığın getirdiği sorumluluğu? Ne zaman üstleneceğiz görevimizi? Peki ya ne zaman anlayacağız EŞİT olduğumuzu?
İste benim gözümden insanoğlu. Özür dilerim yanlış kullandım insan diyecektim. Anladığım kadarıyla bazı kalıpları kırmak ve içeri girmek zor olacak ama eğer bunu yapmayı başaramazsak sonumuz çok acı olacak.
17 yaşındaki herhangi bir gencin kafasındaki bu insan tanımının en kısa süre içinde değişmesi dileğiyle.
Arada bir aynaya bakmalı insan.
Güzel miyim diye değil, İnsan mıyım diye.