
Kalbim Yazdı!
Seni Ss………………..
Çok sevmek istiyorum, sabahlara kadar izlemek, ellerini ellerimden uzaklaştırmadığı, gözlerini ise gözlerimden almamasını istiyorum.
Megalomanca belki de sana göre, ona göre; ama bence bunun adı çocukluk aa bir de buna istersen sevgiye hasrette diyebilirsin…
Çünkü günümüzün sevgileri bir mesajla başlayıp, bir kapının kapanmasıyla sona eriyor; fakat benim içimde ki sevgi: bir fidanın dikilmesi ve bir gülün açmasıyla devam ediyor…
Çok mu şey istiyorum sanki; bir sabaha öpülerek, sarılarak tıpkı bir arının çiçeğe konması gibi sevgiyi de alıp vermek… Sen göğsüme yattığında sanki kalp atışımı dinliyorsun ve buda bana güven veriyor biliyor musun? Ama atan kalp benim değil, benim bedenimde ki senin kalbin…
Acıktım mı ne, kalkıp kahvaltı etsek mi: çok yemem bana bir adet yumurta kırsan da yeter, ben sevginle doyururum midemin aç kalan kısmını, birde lütfen kahvaltıdan önce beni öper misin ya da sen yumurtamı kırarken minik çocuk gibi şımarıp ben sana arkadan sarılabilir miyim…
Yarın da ben sana hazırlarım, neyi seviyorsan…
Biliyor musun, ben kimi sevmeye çalıştıysam, sevgim hiçe sayıldı ve kalbimin kırılmasıyla sonlandı…
Çok sordum neden diye?!
Bazen dedim ki herkes gibi taktiksel yaklaşmak lazım; sonra dedim ki taktiksel yaklaşan insanlardan dolayı sevgi bu kadar laçkalaşmadı mı sanki!
Sonra dedim ki, sen içindeki çocuğu kaybetme elbet o çocukta bir gün mutlu olacak…
Kıskanıyorum bazen biliyor musun!
Dışarıda birbirlerinin gözlerine sevgiyle bakan, dudaklarıyla kalplerine aşk mührü basan, deniz kenarına gidip gün batımını izleyen, birbirlerinin dizlerine başlarını koyup yüzlerini okşarken yan yana olmalarına rağmen, birbirlerini özlüyormuşcasına ellerini kenetleyen, hatta ağaca yaslanıp, sarılırken aynı kitabın sayfalarında tek kalp olan çiftleri bile kıskanıyorum; tabiki herkes mutlu olsun isterim ama sanırım mutsuzken, özlem duyduğum ve sahip olamadığım böylesine güzel duyguyu yaşayamadığım için bu tablolara şahit olmaya dayanamıyorum.
Aşk nedir senin için? Söylesene…
Benim için, seni sende yaşamamdır, sen uyurken; acaba nefes alıyor mu diye senin kalp atışını dinlememdir. Gözlerimi en güzel rüyayı görmek üzere kapattığımda, rüyadan vazgeçip hayallerle yaşarken sabaha kadar seni izlememdir! Uyandığında acaba beni öperek uyandırır mı diye beklememdir, sabaha kadar sırtını dönerek uyuduğun için içten içe kendimi yiyip “acaba ben sevilmiyor muyum?!” diye düşünürken, sabaha seni görünce yine her şeyi unutup sadece senden bir sevgi hareketi görebilmek adına heyecandan kuyruk sallayan bir köpek gibi şımarmamdır…
Biliyorsun değil mi, bu sadece benim beklentilerim; diyeceksin ki bunca beklentiye karşın sen ne yapıyorsun!?
Sadece insanların paramparça yaptıkları kalbimde açtığım bembeyaz sayfada sana kocaman bir yer ayırmak üzere kepenklerimi açtım güneşime; sana!
Sen ise, kristal parçalarımı toplamaksızın sadece GERÇEKTEN orada yaşamayı kabul et, kendini bana bırak; kalbini, gözlerini, ellerini…
Şimdi sessiz olalım…
Kendini bana bırak, en azından birkaç saniye,
ve ölmeden önce son kez kokunu doyasıya içime çekeyim,
ellerini tenime bırakıp, kalp atışlarımı dinlemene izin vereyim, pardon senin için atan kalbimin salisesine…
Şimdi anlıyorsun değil mi neden bu yazıya Seni Ss ve (yirmi nokta koyduğumu);
Seni senden daha çok sevmek istiyorum!
Yirmi nokta ise; bugüne kadar ki yaşadığım yirmi küsür yıl sevgisiz yaşadım, ilk mutluluğumu da o son noktadan önce yaşadım! Şimdi gel son noktayı beraber koyalım; gözlerimle gözlerine, dudaklarımla dudağına, tenimle tenine, kalbimle, kalbine…
Hadi gel, bekliyorum…+………………..