Kime baktığımı kimi ruhumla ihya ettiğimi düşünmüyorum artık. Kimi, birinin göğüs kafesinde hapsolmuş bir kuşken ben İstanbul sıçratan yalnızlıkları da eşelemiyorum artık.
Şarkılar üç yüz altmış derece bana full dönerlerken, ben kulaklarımı sessizliğin tırsak rapsodisine kaptırmış gidiyorum. Aldığım derin nefes de zenginleştirmiyor beni. Ünlü, sahici ve dipdiri gerçeklerim olacaktı ben hayalden kalpazan bir gerçek çalarken.
Hırsız dünyanın deviniminde yobaz çiğdemlerin üstüne esanslı su içen oldum, günahkarım; malûmunuz olduğu üzere affınızın kılçıklı ve kemiğimden iliklerime teneffüs eden ar damarı çatlamamış yerinden rica ederim, af buyurun.
Kelimelerle fersah fersah kaçarken karanlık geceden, ültimatom veriyor aydınlık sahteciliğiyle lambalar. Onlar bendeki karanlığı zaten aydınlatamazlar.
Hayallerim nerede? Aslında, müteşekkir olamadığım gerçeklerim nerede? Kimi kitaptan aşırdı, kimi beğendiği filmin repliğinden bir parça ısırık aldı; halbuki ben sahici ve en etten kemikten haliyle gerçek olandım.
Rap dinlettim hapsolan otuz iki dişi eksik ergenliğime. Onun hiç dişi yoktu hayatı ısıracak… Peki ben? Ben neden kovalamamıştım hayatı? Ayaklarım vardı; koşabilirdim. Hatırlatayım, koşmaktan korkandım ben. Cesur olmak ile korkak olmak arasındaki fark da koşmak ile yürümek arasındaki fark kadar birbirine yakın ama tezat… Geniş adımlarını atarsın, sonra geniş bir adım daha, biraz daha hızlı, çok daha hızlı; koştun işte.
Korkunun üstüne gidersin, daha çok ve çok daha çok gidersin ve artık cesursun işte. Ben, koşmak ile cesur olmayı bilemeyen ve ikisinden de korkan taraftım. Kimi, kimsesiz sarp yollarda darp etmişti mutluluklarımı; kimi de aslında onlara hiç dokunmamıştı. Dokunup da inciten bendim. İncinen taraf oldukça.
Değiştirdim; üstümü değiştirmeden ve neyi değiştirdiğimi bilmezken. Kimi gülerdi, gül sanırdım. Koklamazdım da fenası! Cahillik vuku bulunca işte.
Yarım oldu saat; Külkedisi çoktan düşürmüştür ayakkabısının tekini. Prensi de yoktu, zavallının tekiydi. Kimi gördüysem arabanın kornası gibiydi yalnızlığımın sesi; kırmızı ışık hatalarımda durmayıp; geçti. Çok üzüldüm; üzüntü beni üzmekten üzüldü, mahzuru yoksa…
Dilara AKSOY