Alkolik pisliğin teki….
Konuşurken saygısından “Baba” derdi. Aklı ermeye başladığında ise ” O adam”. Yusuf onbeş yaşına kadar annesinin gözyaşlarıyla büyüdü. “Ağlama anne ben büyüdüğümde başka eve gideceğiz o adam bir daha seni dövemeyecek” derdi. Babasından gizli parasız yatılı sınavına girdi. Gizli olmasa ne olacaktı sanki adam hiç ayık gezmiyordu. Babası ne için yaşadığını unutmuş alkol bağımlısı küfürbazın tekiydi. Annesi hep suskun akşam yiyeceği dayağı beklerken çocuklarını bile sevmeyi akıl edemezdi.
Söz verdi Yusuf kendine. Büyüyüp evlenince eşine el kaldırmayacaktı. Çocuklarını sevecek, onlarla birlikte yeniden büyüyecekti.
İlk karşılaşma…
Mesleğini eline aldı artık. Çokta yakışıklı bir adam oldu. Etrafına bakınmaya başladı. Şöyle güleryüzlü, ahlaklı bir kız olsun yeter, çok güzel olmasada olur. Arkadaşları çok sevdi Yusuf’u. Beğendikleri kızları göstermek için sıraya girdiler. Kader Yusuf’un karşısına hiç ummadığı bir anda çıkardı kısmetini. Kıvır kıvır saçlarıyla Hande etrafına hep tebessüm ediyordu. Hande’de Yusuf’u farketmişti.
Yusuf hayallerinin ötesinde bir eş oldu Hande’ye. Hergün karısına bir gül götürdüğü evinde güleryüzle karşılanıyor mutlu yuvanın özlemini doya doya gideriyordu. Oğlu olduğunda sevinçten havalara uçtu. Adettendir ilk erkek evlada babanın adı konulur ya kesinlikle istemedi hatta Hande’nin ısrarına rağmen O adamın adını koymadı oğluna. Umut oldu oğlunun adı ve yıllar sonra Hande’nin yoğun ısrarıyla aldılar kucaklarına evlatlarını, suskun düşünceli hiç konuşmadan doğup büyüdüğü eve annesine babasına oğlunu göstermeye gitti. Babası artık yaşlanmış eskisi kadar içmiyor annesini dövmüyordu. Ve torununu ilk gördüğünde “bana benziyor” dedi babası. Yusuf’un tüyleri diken diken oldu. “Karında çalışıyormuş çift maaşsınız ha” diye eklemeyi ihmal etmedi adam. Belkide ilk kez babasından küfürlü bir cümle duymadı Yusuf. Annesi oğlunun evine geldiğine çok mutlu olmuştu. Hande’yle hiç denecek kadar az konuşan annesi oğlu ve gelini evden ayrılırken oğluna “sen karını dövmüyormusun?” diye sordu. Hande şaşırmıştı. Geçmişi bilmediğinden anlam veremedi. Ve bir kız çocuk daha Dünyaya getirdiler. Bu sefer Yusuf evladına annesinin adını koymaya korktu. Ya kaderi benzerse? Abisi Umut bunun adı Umay olsun dediler. Ve annesi gibi kıvır kıvır saçlı Umay bolluk bereket ve daha fazla neşe getirdi Yusuf’un hanesine. Yusuf hergün şükür etti. Hande hergün şükür etti.
Zaman çok hızlı geçti.
Sabahın ilk ışıklarıyla çalan telefonun herşeyi değiştireceğini kim bilebilirdi? Babasını hastaneye kaldırmışlar, o adam artık ömrünü doldurdu, ölüyor, tüm kinini, öfkeni sil, at artık kara geçmişini o senin baban o senin atan diye düşündü yol boyunca Yusuf. Hastaneye geldiklerinde babasını kollarından sedyeye bağlamışlar üstü başı perişan sızmıştı adam. Annesi yüzünde bir maske ile yarı baygın haldeydi. Gece ne yaşandı o evde diye düşünmeden edemediler. Babası cinnet geçirip bayıltana kadar dövmüş annesini. Bununla yetinmemiş evi ateşe vermiş. Köylüler alevleri farkedince bunları zar zor çıkarmışlar evden ve ambulans hastaneye getirmiş. Babası tehlikeli boyutta ruhsal hasta tanısı almış, anne solunum sıkıntılı ölme şansını kaybettiği için mutsuz, bakıma muhtaç ve mazi ile kül olmuş bir ev.
Yusuf ile Hande taburcu işlemlerini halletikten sonra hastane kapısında bekliyorlar. Ne yapacaklar? Nereye gidecekler? Hande mutlu yuvasının kapısını kocasının ailesine ilk kez açtı. Yusuf geçmişinin kara lekesi o adamın bakımını handeye yükleyemeyecek kadar vicdanlıydı. Çok severek yaptığı işinden istifa etti. Artık “O adam” dediği hasta babası ve gün yüzü görmemiş annesiyle yine birlikte yaşayacaklar ve tarihin izleri depreşirken hatırasında geçim derdiylede baş etmeye çalışacaktı. Ya Hande? Güzel Handesi yine tebessüm ederek bakacakmıydı Yusuf’a…