Kurtulmak, Bazen Vazgeçmekten Geçer
Hayatta bazı şeyleri düzeltmeye çalışmak, onları içten içe daha da bozmaktır. Çünkü her şey tamir edilmek için var olmamıştır. Bazı şeyler sadece tamamlanıp bırakılmak, bazılarıysa sessizce terk edilmek içindir.
Vazgeçmek… Kulağa başarısızlık gibi gelir. Hepimize “asla pes etme” diye öğrettiler. Ama kimse sormadı: ya uğruna savaştığın şey, senin zaten olmaması gereken bir parçansa? Ya o uğruna direndiğin yol, senin hiç gitmemen gereken bir yönse?
Kurtulmak, bazen bırakmaktır. Kimi zaman bir insanı, kimi zaman bir beklentiyi… ama en çok da kendine dair kurduğun yanlış bir hayali. Çünkü insan kendine yüklediği “olmalı”lardan yorulur en çok. Ve işte o “olmalı”ları bıraktığında, hayatta ilk kez hafif hisseder.
Vazgeçmek, bazen kaçmak değildir. Aksine, en cesur yürüyüştür. Çünkü bir şeyden vazgeçmek, onunla hesaplaşmayı göze almaktır. “Ben artık seni taşımıyorum” diyebilmektir. Ve bu cümleyi kuran biri, kurtulmaya başlamıştır.
Zor olan, tutmak değil. Zor olan, artık tutmaman gerektiğini kabul etmektir.
Çünkü bazen gerçek başlangıç, bir şeyi bitirmeye cesaret ettiğin anda başlar.