Gözlerin konunca aklımın pervazlarına, kumral kuşlar uçar yorgun dudaklarımın yanına. Yiter sözcükler. Cesur bir adam yalaz bir günü solur. Ağzımda tam da dilimle sesim arasında, kalırım terkedilmiş gibi...
Please wait ...
Gözlerin konunca aklımın pervazlarına, kumral kuşlar uçar yorgun dudaklarımın yanına. Yiter sözcükler. Cesur bir adam yalaz bir günü solur. Ağzımda tam da dilimle sesim arasında, kalırım terkedilmiş gibi...
Resmi rakamlarda olmayan, iniltili, tanısı ancak vicdanlarda konulan bir şey var. Şirazesi kaymış, Kafka'nın Samsa'sı gibi bir sabah böceğe dönüşmüş olan, insanın tortusuna atıfta bulunan bir şey. Yavaşlatılmış, kartpostallara sığdırılan, temsili kentler, abartılı insan...
Gözlerinin kuşatması kalktığı günden beri üzerimden , kent mabetlerinde, kozmik yakarışlarım oldu. Tedirgin hallerim..... Sofraya oturup yemeden kalktığım, Çay içerken yılgın sütunlarda kenti soluduğum oldu. İşe gittim her sabah...
İnsan bazen dönüp bakar maziye. Kâh hayıflanır, kâh güler kendi kendine. Bir çocuk çağırır bazen çocukluğuna, çocukluğunda unutmak istediği ne varsa tutuşturarak avuçlarına. Yedi yaşındaydım, daha yolun başında, Çocuklar yeni...
Sevdiğim, gidelim buralardan. Bu sokaklar, bu nehir yorgun yapıyor beni, buruk yapıyor. Sustuğum, Evet uzun uzun suskunluğum oluyor. Paslanan dilim sesime varmıyor nicedir. " Bela " da verdiğim söz gibi, dünyayı üstüme yıkıyor...
Roma'nın, Babil'in, Asur'un, Firavun'un zulmünü unut. Değiştir yüzünü. Kentler kur yitik bilincinin ortasına. Etine sıkıştırılmış kibrinin vazgeçilmezliğinden savaşmaya zorlanmış bir cenin yarat. Yani nevri dönmüş soysuzluğunda çoğalt kendini yaslayarak Tevrat'tan...
Input your search keywords and press Enter.