Günlük hayatımızda her an gördüğümüz trafik ikaz levhaları gibi insan hayatında da belirgin işaretler ve dönüm noktaları vardır. Bunlar, belirli günler, kandiller ve bayramlardır. Kandiller zincirinin ikinci halkası olan Miraç kandilidir. Regaip gecesinin içinde bulunduğu Recep ayı Halk dilinde “üç aylar” olarak anılan rahmeti, bereketi ve mağfireti bol olan manevi bir mevsime girişimizin habercisidir. Bu güzel ayın 27. gecesi miraç kandili olarak bilinmektedir. Dinimizce kutsal sayılan birçok hikmetli olayların anıldığı bu özel günleri oruç dua ve ibadetle geçirmeye özen göstermeliyiz. Zamanın her anı değerlidir ve boşa harcanan zamanın telafisi mümkün değildir. Bu nedenle insan ömrünün her anı çok değerlidir. Ancak bazı zamanlar vardır ki onların kıymeti diğer zamanlardan daha fazladır. Şu an içinde bulunduğumuz aylarda buların başında gelir. Bu günler ve gecelerin bir diğer önemi, kendimizi denetleme ve değerlendirme bakımından oldukça önemlidir. Bunu normal günlerde de sık sık yapmalı kendi muhasebemizi kendimiz tutmalıyız. Yapmış olduğumuz hatalar, yanlışlar ve günahlar için tövbe etmeli, bunu yaparken de aynı hata ve günahları tekrar etmeme konusunda nefsimize ve irademize hakim olmamız gerektiğini unutmamalıyız. Kişi yalnızca kendinden değil içinde bulunduğu toplum ve aile yapısından da sorumludur. Birçoğumuz anne baba yani kısaca ebeveyn iken birçoğumuzda buna aday durumundadır. Bizler aile kurarken bu kutsal müessesenin inşasını yaparken yalnızca maddi anlamda sorumluluk üstlenmek değil manevi anlamda da aileyi oluştururken üzerimize düşen sorumlulukların ve üstlenmek zorunda olduğumuz görevlerimiz olduğunun bilincinde olmalıyız. Bir birey olarak kendimize, eşimize ve çocuklarımıza karşı da bu anlamda destek olmalı onlara sorumluluklarını hatırlatma ve bunları yerine getirme konusunda yardımcı olmayı unutmamalıyız. İçinde yaşadığımız yüzyılın en büyük sorunlarından biride aile yapısı ve kavramının giderek çöküşüdür. Sizlerde bunu çok açık olarak görüyorsunuz ki İslam aile yapısı değiştirilmek ve yok edilmek istenmektedir. Bize ve İslam’a ait olmayan yabancı toplulukların ve inançların aile yapısı ve yaşantısı Türk toplumuna Empoze edilmek istenmektedir. Aslında bu durum yalnızca ülkemizin değil tüm dünya Müslüman ülkelerinin karşı karşıya kalmış oldukları en büyük sorunlardan biridir. Çünkü bir toplumu çökertmenin temelinde aile kavramı yatar. Bu kutsal müesseseyi ortadan kaldırmak, yok etmek ya da değiştirmek o toplumun can damarlarından birini koparmak demektir. Son zamanlar da ne yazık ki üzülerek söylemek istiyorum ki bu konuda çok ciddi adımlar atılıyor. Bize ait olmayan aile yapısı ve yaşam tarzı ne yazık ki bize ve evlatlarımıza benimsetilmek isteniyor. Türk aile toplum yapısı giderek yok oluyor. Tv dizileri programları bunların en açık örneklerinden yalnızca bir kaçı. Evlilik dışı ilişkiler ve yaşantılar meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Gerek bizler gerek aile içinde ki diğer bireyler her gün bu yıkım projesinin bir başka örneği ile yüzleşmek ve karşı karşıya kalmak durumunda kalıyoruz. Ne yazık ki bunlardan kaçmak, bu oyuna gelmemek, onların amaçlarına ulaşmasına engel olmak yerine bizlerde onların bu oyununa eşlik ediyoruz. Çocuklarımızı bu konuda yeterince bilgilendirmek ve ikaz etmek yerine aman izlesin ne olacak deyip geçiştirmekle yetiniyoruz. Günümüz dizilerine dikkatle bakacak olursanız sizlerde göreceksiniz ki hepsi yalılarda, köşklerde, saraylarda ya da lüks apartman dairelerinde geçiyor. Toplumda bir avuç insanın yaşamış olduğu bu hayatın toplumun genelinde böyle bir yaşam varmış gibi yansıtılmak istenmekte. Bu amaç doğrultusunda bize ait olmayan yaşam tarzı bize ve toplumumuza Empoze edilerek insanların ellerinde sahip oldukları şeylerle yetinmemesi ve hep daha fazlasını istemesi yani kısaca madde odaklı tüketim odaklı insanlar, bireyler ortaya çıkartılmak istenmektedir. Aile kavramının hassasiyeti ve önemi yok edilmiş içi tamamen boşaltılmış bir hale getirilerek yeni yetişen neslin bu kutsal müessesenin değerlerinden yoksun şekilde aile yapıları oluşturulması sağlanmaktadır. Hayatın gerçeklerinden yoksun çocuklar yetişmesi mutsuzluğa sürüklenmesi, elde edemediği en küçük şey için kendini yıkıma uğramış hissine kapılması sağlanıyor. Sürekli kendini bir başkası ile kıyaslayarak yaşamaya çalışıyor. Başkalarının sahip olduğu fakat kendinin sahip olamadığı şeylerin muhasebesini yaparak onlara ulaşmak adına her türlü şeyi yapan ya da yapmaya hazır hale geliyor ve bu uğurda bir yaşam sürdürüyor. Manevi değerlerden yoksun kapitalist zihniyetin esiri olmuş çocuklar ve nesiller yetişmesini sağlıyoruz, ne yazık ki. Lütfen sizlerden istirham ediyorum bu konuda bir aile bireyi olarak gereken hassasiyeti ve özeni göstermeli çocuklarımıza doğru olanı öğretmeli bize ve ailemize uygun olan yaşam tarzı konusunda onları bilinçlendirmeli ve bu konuda elimizden gelen bütün gayret ve çabayı hem çocuklarımız hem de geleceğimiz adına göstermeliyiz. En başta da bu kutsal dini yaşatmak ve gelecek nesillere aktarabilmek adına onu diri, dimdik ayakta tutmak için elimizden gelen bütün gayret ve çabayı göstermeliyiz. Bunu yapmanın yolu da İslam’a ve inançlarına sıkı sıkıya bağlı nesiller yetiştirmekle olur. Sizlerinde bu konuda gereken hassasiyeti ve özeni göstereceğinize canı gönülden inanıyorum hepinizden Allah razı olsun.