Kolay sandı. Onu sevmeyi, onunla gülmeyi, onunla bir hayat kurmayı… En başta her şey masal gibiydi. Ama bazı masallar, çok güzel başladığı için daha çok acıtır bitince. Burak ilk kez biri için gerçekten çabalıyordu. Her sabah mesaj atıyor, sevdiği kahveyi ezberlemişti, soğuk havada montunu çıkarıp omzuna koymuştu bir gün… Küçük şeylerdi ama sevgi bazen en çok küçük detaylarda hissedilirdi. Ama karşısındaki kişi yorgundu. Sevilmeye yorgun. Güvenmeye yorgun. İnşa etmeye değil, hep kaçmaya alışmıştı. Her çabasından sonra biraz daha kırıldı Burak. Gözlerinin içine bakıp “anlamıyorsun” dediğinde bile, o hâlâ anlamak için susuyordu. Çünkü bazı insanlar susarak anlatıyordu sevgisini. Ve bazıları, bağırarak bile duyulamıyordu. Bir gün gece yarısı balkona çıktı. Sigara içmeyi sevmezdi ama eline aldı yine de. Boşluğa bakarken içinden şu cümle döküldü: “Sevmek zor değil aslında… Zor olan, sevdiğini yormadan var olmaya çalışmak.” O gece, her şey hâlâ aynıydı. Telefon sessizdi. Pencerede onun gölgesi yoktu. Ama Burak ilk kez şunu fark etti: Bazen sadece sevmek yetmiyordu. Çünkü bazı insanlar sevilmeye hazır olmuyordu. Ve bu… gerçekten zor bir şeydi.