Biz sekiz yaşındaydık ve küçüktük,
ama herşey olduğunda daha büyüktü.
Mesela;
Silgi kokan ellerin,
ele ele tutuşan çöp adamlarda bizi çizdiğin resim defterin.
Bir beslenme çantan vardı,
her gün içinden bana bir elma verirdin.
Elmaların en tatlısı ve kocamanıydı bana işte o verdiğin,
başka birinden aynı tadı alamadım bir daha ömrümde.
Ve aklıma hep sen gelirsin hala,
herhangi bir kırmızı elmayı gördüğümde.
Siyah önlüğün içinde ne kadar da beyaz dururdun kuğu gibi,
bağcıkları her zaman çözük olurdu pembe ayakkabılarının.
Önce ayakkabılarına basardım,
sen kızardın bana.
Kızarken bile masalsı güzeldin ama.
sonra önünde diz çöker,
ayakkabılarını bağlardım sana.
Bilmem hatırlar mısın ama,
bir keresinde öpücük kondurmuştun yanağıma.
Ve benim yanaklarım kızarmıştı,
sen gülümserken bana.
Bak bir şey daha geldi şimdi aklıma;
o kıvırcık saçların…
Hani arka sırana oturup durmadan çektiğim saçların.
Dönüp bana kızarmış gibi yapan kocaman gözlerinle bakardın,
yapma derken aslında gülerdin, gamzelerinden anlardım.
Teneffüslerde sen oynarken kız arkadaşlarınla,
ben gelir mızıkçılık yapar oyunu bozardım gıcıklığına.
Araya girer topu çalardım senden,
ve beni kovalardın.
Bağırırken arkamdan gel buraya kaçma diye,
isteyerek tutulurdum sana,
sırf sarılman için bana.
Hatırlar mısın bahçelerin içinden geçen,
her gün dönerken okuldan beraber yürüdüğümüz yol vardı mesela.
Bak işte o yol hiç bitmesin isterdim asla,
bu yüzden adım adım yürürdüm yavaşça kaldırımlarda.
Sen iterdin beni acele etmem için,
çünkü televizyonda bir çizgi film vardı sevdiğin.
Fakat neden yavaş yürüdüğümü bilirdin sen benim,
bilirdin o çocukluğunla beni,
bilirdin ki ben seni çocukça severdim.
Seslendirmesi: