Çocuk iken izlemeden yatmadığım çizgi filmlerin tadını şimdi sen vermeye başladın,terletiyor ara sıra teletabi güneşi parlaklığını aldım içinden.Sanırım şuan yine başka bir insanın yerini dolduracak sevgilime sesleniyorum,sizde seslenin benimle evet seslenin.Zor kadının ruhundan geçen tatlı diyalog ; -Yürüyelim mi ? -Hayır ! Sert bir bakış geçer yağmurlu havada fakat ne şanssa konuşma bitmeden gökyüzü dahi dalga geçer gibi yağmur yağdırmayı kesti,olsun tekrardan küçük İngiliz asil atları gibi atılıyorum fakat bu sefer Tarık Akan,Gülşen Bubikoğlu oynadığı Ah Nerede Vah nerede kaseti kafamda oynamaya başladı ki hiç hayra alamet değildi sanırım.Hayır cevabından sonra tekrardan ; -Koşalım o zaman , sorusunu yöneltince iyimser bir yaz kokulu bakışı atmıştın.Sessiz bakışmalar sonrası yakından geçen güzel simitçiden iki simit kaptım bir parka davet ettim seni deniz kızı.Uzun muhabbet sonrası standart klişe olan “uzun zamandır tanışıyormuş gibiyiz yahu” rahatlığı vardı.Bazen kadere inanıp beklemek yanlış geliyor,çünkü balık hiçbir zaman kovada güzel durmaz.Küçük yaşlarda benle beraber atari oynayan kızı bir daha görememiştim mesela.Şimdi hatırladım geçmişe dönünce Çamur Saçlı Kızı da göremedim uzun zaman geçti onun için yaptığım sevgi kahramanlığı bi nevi onu rahatlatmıştı.Gayet sağanak yağışlı bir günde kalabalık arasında otobüs bekliyoruz ama tedirginlik var ortamda.Otobüs nihayet geç olsa da geldi fakat Çamur saçlı kız ile biz hazırsızlık yakalandığımız için yağmurda ıslanmayı seviyoruz gibi havamız vardı.Makyajı akmış en güzel palyaço olduğunu düşündüğümü fark edemezdi tabii düşüncelerimi okuyacak özel güçlerinin olduğunu düşündüm,tebessüm edip edip ıslanıyorduk.Kargaşanın arasında yapılması gereken centilmenliği göstererek yol verdim,vermez olaydım takılıp yuvarlandı yere kıyafetleri ile duş alan değişik psikolojilere bürünüp 1975 nostalji şarkılarını dinleyen insanlar olmuştuk artık.Üzüldüğünü gördüm düştüğünde hemen bende kendimi yere attı verdim en azından insanlar ona değilde ikimize gülüyorlardı yalnız olduğunu hissettirmedim en azından.O anlar her ne kadarda güzel olsa da dünya görevini yaptı ve uzak yerlere dağıtmayı başardı bizi.Ne zaman çaresiz bir insan düşse o günden sonra bende düşüyorum artık bunu huy edindim senden bana kalan küçük bir hatıra.Tanıştığın yeni insan öteki unutamadığın kişiyi sildiriyor hafızandan.Böyle saçma sapan bir dünya dengesi işte.Sahibine teslim edilmemiş şiirler gibi yapa yalnız kalıyor zavallı kağıt parçası.İsimlerini hatırlamasam dahi absürt takma isimleri ile anıyorum sizi.Geçmişin tebessüm ettiren kasetlerini ne zaman geriye sarsam çok şey çıkıyor fakat hatırlamanın en büyük kuralı bizim enfes nostalji şarkılarımızı dinlemekten geçiyor.Bu arada itiraf ediyorum saçlarında bazı şeyler çamur değildi sanırım çaktırmadan almıştım ben şimdi her neredeysen saçlarını merak ettim ve tebessüm ettirdin hatırlatarak kendini.İnsanlar artık birbirine eskisi kadar güvenemiyor ki kadere inanan güzel kalpli kişilerin nesli tükenmekte.Hepimizin adına düşünüp yazıyorum;belki orada bir yerde tekrardan sevecek yaşlı ağaç bekliyor olacak,yine gönlüm karardı.Arkadan gelip -merhaba ben buradayım dediğinde söz -bende buradayım diyeceğim.Sanırım uzun aradan sonra yine aşık olalım bu sefer olacak ey küçük bünyeye hapis olmuş iyi niyetli kalp,sana sesleniyorum dışarıdaki kötü insanlar hiç bir zaman iyi niyetimizi anlayamayacak,olsun gülücükler eksik olmasın.Absürt Aşk kokan Kasetimi burada durdurmak istiyorum,şimdi tekrardan ileri sarmanın vakti nice düşen insanları tanımaya adıyorum bu yazımı.