(Bir şehir olmak, mesela Ankara)
Yorgundu sanki, sürekli duvarındaki saate bakar bakar dururdu, bir şey mi beklerdi bilmiyorum.
Göz altlarındaki çukurluk, kar beyazı olmuş saçları, çok şey anlatıyordu sanki.
Kırışmış elleri, çocuk ruhu.. Vakit şimdi beklediğinden nasıl da hızlı geçmişti oysa.
Yağmur yağıyordu, her yer buram buram Ankara kokuyordu. Sıcak kahvesiyle pencereden izlemeye başladı, penceresine düşen yağmur damlaları.
Hissetmek istedi, açtı penceresini, çocukluğu geldi bir an aklına. Uyuması için annesinin ona okuduğu masallar…
İlkbaharda bir papatyanın açması gibi bir özlem açı verdi yüreğinde. Onun için sonbahar gelmişti sanki, bütün yaprakları birer birer
düşü vermişti. Toprağa tutunacak gövdesi gittikçe zayıflamıştı.
Yağmur dinmek üzereydi, birden gökkuşağının renkleri arasında kaybolup gitti.
Son kez duvarda tıkırdayan saate baktı, vakit Ankara vaktiydi.
Gözlerini kapadı ve masallarda kayboldu.
Bir varmış bir yokmuş.