Aşkı için sevdiğini bekleyen için nedir ki karanlık akşamlar? Bir sahil, bir liman bir gündüz kır kahvesi, her gün sabah koşarak bindiği otobüs durağı… Geleceği anda duyacağı hazzı tatmak için, her akşam ineceği durakta beklemek bir mutluluk… Gördüm seni bir kere sevdim seni söyleyemem diyerek her gün mırıldanılarak beklenilen sevgili daha doğrusu kabul ederse sevgilisi olacak.
Hava soğumuş, herkes koşarak ısınmak sobaya kalorifere ya da sevdiğine sarılmak için koşarken, o duyacağı söyleyeceği nasılsınız, sözünün sıcaklığı ile aylar öncesinden ısınmıştı, soğuk işler mi kor alev yanan yüreğe. Omuzun da ki iki melek müjdeyi vermek için işte karşıda geliyor demek için, sanki onunla nöbet tutuyorlardı ya da kendisi öyle sanıyordu.
Onu iş çıkışında ineceği iki durak öncesinde inerken fark etmişti, otobüs hareket etmiş, o kadar yalvarmasına rağmen şoför durmamış gözden kaybetmişti. Her akşam arkadaşlarıyla iş çıkışında bir çay ya kahve içerlerdi, o şimdi aylar olmuş ne kahve ne çay içmiş ne de arkadaşları ararken konuşmuştu. Telefonunu kapalı tutarak, çaldığı anda konuşurken gözden kaçırırım diyerek aylardır kapalı tutuyordu.
Tut ki bir mucize oldu sen geldin seni görmezsem
Kendime ne derdim söylediğim laf olmaz
Seni göremezsen kararır gönlüm saf olmaz
Eğer sen gelmezsen eğer inan bu insaflı olmaz
Kendi kendine “Tûtî-i mu’cize-gûyem ne desem lâf değil” Türk sanat müziği sözlerini kendince söylemeye çalışıyordu. Biliyordu tekkeyi bekleyen derviş çorbayı içerdi. Onun ki beklemek değil sevdiğine, sevdiğim olur musun derken aşkın o anki hazzını gözlerinde görerek yaşamaktı beklemek.
Rüya gibi gel bana
Aşkı anlat ne olur diyorum sana
Şimdiye kadar hiç bir şey bulamadım
Şimdi seni buldum ne olur kendinle aşkı anlat bana
Arkasında bir genç kız sesi duydu, söylediği şarkıya eşlik ediyordu,cevap veriyordu.
Rüya gibi geldim sana
Aşkı anlatsam dinler misin anlar mısın?
Aramazken hiçbir şeyi sen, beni bulunca sever misin?
Aşkı sana kendimle anlatsam sen dinler misin?
Kalabalık bu düete alkışla cevap verirken, arkasını döndüğünde aylardır beklediği genç kızı görünce, sersemledi gülümsedi, başı döndü başını Arnavut kaldırımının taşlarına çarparak yere düştü ve bir daha gözlerini açamadı. Genç kız gözlerinde akan yaşlarla yirmi yıldır, hala o Arnavut kaldırımında yaz kış oturarak aynı şarkıyı göz yaşını dökerek söylüyor.
Benim seveceğimi canımdan ayırdı bu aşk
Yıktı gönlümün temelini inşa etmeden aşk
Suçu beni sevmek benimde suçum ona geç gelmek
Bilsem erken gelir kucaklardım seni suçumdu seni bekletmek
Böylesine yanmazdım ezilmezdim ezelden
Aşk ayırdı seni benim gibi seven bir güzelden
Bazen aşk kavuşturarak bazen ayırarak bazen de ecel ile birlikte alarak, tek başına kalsa da sevene aşkı yaşattırıyordu sınıyordu, aşk bazen kendini böyle anlatır sunar, sevende şikâyetsiz alır kabul eder yaşar.
Mehmet Aluç