Bilim ve teknoloji konularında uzman genç bi' akademisyen. Şiir ve düz yazı yazmayı çok sever, yakında bir de kendi yazdığı şiirlerinden oluşan kitabını çıkarmaya hazırlanıyor..
Tarifi olmaz gitmenin: Yola çıkarsın işte, Gururunla, aklınla, kalbinle. Sıkı sıkı tutamazsan eğer, Ardına düşer bir bir, Olduğu yere yığılıp kalır hepsi. Dönemezsin geri, Bir adım bile gidemezsin ileri. Öyle…
Beş parasız dalıp, Öyle doydum ki ben sende, Yüreğimin en alt katındayım şimdi. Dağ gibi birikmiş bulaşık, Ömrüm yeterse yıkamaya, Ödeyeceğim hesabımı.
Duvağına sarılmıştı düşlerim: Saf, bembeyaz Yüzüne düşen tülü gibi gelinliğin. Görecek hayallerimi benim, Kaldırıp, Alnını öpen. Dokunacak dünyama… Oracıkta gömecek beni, Göz göre göre Saçarak toprağımı, Canlı canlı. Susayacak kalbim…
Bu zamana kadar duymuyormuşum, Görmüyormuşum hiç… Uyduruk bir alfabem varmış, Ne anladığım ne de anlattığım. Uyandım sen gelince, Herkese körmüşüm, Sağırmışım. Binlerce harf döktün içime; Yüreğim ardına kadar açılmış, Kürek…
Öyle bir an gelir ki, Yüreği biter insanın; Kırıp döktüğü masadan Düşen kalem batar ayağına. Yumrukladığı aynadan, Doluşan cam… Hiç biri de acıtmaz O’nun gibi. Bu kıyasıdır işte Aşkın. Acısı…
Öyle kırık dökük satırlara gerek yok; Koy kalbini masaya, Göster çırpınışını. Kalkıp giderse de üzülme, En kötü ihtimal, “Masada kaldı!” der, Biz koşarız ardına.
Bu zamana kadar duymuyormuşum, Görmüyormuşum hiç… Uyduruk bir alfabem varmış, Ne anladığım ne de anlattığım. Uyandım sen gelince, Herkese körmüşüm, Sağırmışım. Binlerce harf döktün içime; Yüreğim ardına kadar açılmış, Kürek…