Tiksindirici varoş mahallelerin içki kokusunu çekiyorum uyanışlarımda.Bazı anlar yaşanacak yer değil bu dünya,amacın olmadığı sürece,sonlar olmasaydı anlamı kalmazdı küçük nesnelerin,soyut,somut hislerin değeri bir hiç den ibaret olacaktı.Belirli günler oluyor o anlarda sokağa çıkma yasağını aşılıyorum damarlarıma.Bazı anlar hayatımızın en güzel anlarını kaçırıyoruz,uyuyarak,üşenerek,karar değiştirerek,inatlarımız,isteksizliğimiz dünyanın bize sunacağı kıymetli canlıdan,aşk dan uzaklaştırıyor.Yapabiliriz ki çekinmeden kötü sakarlıklar.Belki tanımadığın o kişi yan yana gittiğiniz sonbahar havalı caddelerde aniden yere düştüğü zaman sende düşmez miydin? Sokağa çıkmadığım her an onu tekrar tekrar kaybettiğimi düşüncesi sardı.Dünyamızda tüm insanları düşünün,hayvanlar dahil,caniler,katiller,kısacası içinizdeki nefrete sebep olan “Küçük Ayı”ları kur kafanda.Yeni günün telaşı nefret edilen pazartesi sendromu senden daha üstün günde apartmanın yemek kokulu havasında sert iniş için hazırsan,kötü geçeceği aşikar.Küçük Ayıları görüyorum,dünyada yaşayan tüm canlılar farklı dili konuşuyor,her insana verilmiş tek dil ! Aklımda deli sorular.Benim oluşturduğum dünya böyleydi ki bana sorulan sorulara beden dili ile cevap vermekten çekinmiyordu hoşuma gitmişti böyle geçirdiğim zamanlar.Pazartesi takvimini kurcalamaktayım sokak ortasında,tekrar edilmesi gereken özel notumu görüyorum takvimde.Adı balıkçı ama tek müşterisi ben olan mekan mavi deniz balıkçısı,yollardayım….
Vardığımda şef yine şıklığını korumakta,güzel olan bazı şeylerde vardı benim masama oturmuş aldırış etmeden uzakları izliyor kimse umrunda değilmişcesine.Ane Brun şarkılarının eşliğinde yudumluyor şarabını dikkatimi çeken ise teninde yudumladığı şarabın izi dikkatimi çekti ve tebessüm ederek yanına oturdum.Bu sefer beden diline ihtiyacım yoktu diğer insanlarla konuşmak istememeden dolayı yaptığım küçük oyunun,gereğini duymadım yanına mıknatıs gibi çekiyordu,çekiyor,çekiyor…
Yalnızlık aklıma düştü Erdal Beşikçioğlu söylediği sözden alıntı yapmak isterim; Bir süre sonra insanlar pek umrunda olmuyor.Kimseyi değiştirmeye çalışmıyorsun.Kimin ne düşündüğünü,ne yaptığını umursamıyorsun.Yorulunca kendi kabuğuna çekilip,o küçük dünyanda yalnız yaşamayı öğreniyorsun.Anlık mutluluklar yaşayıp,derin hüzünleri tek başına atlatmayı öğrendiğin vakit kimseye de ihtiyacın kalmıyor.Siz buna yalnızlık diyorsunuz,ben ise huzur..
Çok şanslıyız aslında farkında değiliz,onca güzel şair,yumuşak ruhlu yazarlarımız bizi yansıtanlar,kağıt parçasına en güzel şekilde dökenlerin ruhu şad olsun.Çok fazla karmaşık düşüncelere dalıp götüren ise asil bacak bacak üzerine atmış,metrelerce uzaktan bakıldığında siyah beyaz atmosferde beliren kırmızı rujlu kadın oldu kafamı kurcalayan,kırmızı düşüncelere daldıran.Çok fazla dağıttı beni farkında değilim toparlamaya çalışıyorum.Aynı kültürü yaşamamak ne kötüydü seninle yahu ! mizahi bozukluk sebebiyle gülemeyecek miydik? Oturdum kendi masama misafir gibi çoktan yarılamıştı günün yarısını burada şefin göz kırpmasından aldım şifreyi.Anlaşamayacağımızı bildiğim halde bozuntuya vermeden ıssız uzun denizin dalgalarına doğru kaldırdık kadehlerimizi.Ceketimin cebinden çıkarttığım orta boylu eski kuşak deri yıpranmış görüntüsüyle bir o kadar antika görünümlü fotoğraf albümünü çıkarttım.Ay ışığında renksiz albümlerime bakıyorum içten içten….
Işığa haps etti beni sensizlik ormanda uyanıyorum buz gibi vücuduma işlemiş geceleri buralar kara orman sevgilim ve hayli soğuk oluyor anlamıyorum burada buluyorum yattığım zaman neden ? Karavanıma geçip size göre bu sıkıcı orman uçsuz bucaksız alanlar,insanlar yerine zararsız hayvanların gezdiği yerde kimsenin bulamayacağı ömürlük şiirler yazıyorum sana,sevgi sözcükleri gülümseyerek dökülüyor öfkesiz bu seferlik.Benim ormanımın kuralı var ; bu ormanda basit aşk,basit sevgi,elde etmek için basit cümleler kullanılmayacak.Basit insanların sevgi sözcükleri yok!Uyandığımda Aslen İngiliz olarak tanımladığım son yudumunu aldı kadehten başını eydi küçük selam niteliğinde,onayladım gidişini.Diller anlaşamasa dahi,ruhlarımız anlaşıyor…