Posta kutusunda küçük bir zarf bularak uyandı Derya,sisin henüz dağılmadığı ve havanın içine işleyen soğunun hissedildiği o perşembe sabahına.Üzerinde ne bir pul ne bir adres sadece ”Zihnine,Kalbine .. ” yazıyordu,heyecan ve biraz da telaşla zarfı alıp hemen az önce kilitlediği kapıyı tekrar açarak evine girdi.Atkısını başının üzerinden savurup,yün kırıntılarıyla elektriklenen saçlarına aldırmadan,yırtarak açtı zarfı.İçinde sadece sayfanın tam ortasına denk gelecek şekilde ince ve zarif bir yazıyla ”Beyaz” yazıyordu.Hiç bir şey anlamadı elindeki kağıtla birlikte koltuğuna oturup düşünmeye başladı.
Tuz geldi ilk önce aklına ama hayır bu değildi geçiştirdi,şeker geldi aklına acaba bir iltifat mıydı ? bu da mantıksız geldi.Sonra eroin diye düşünürken tüylerinin ürperdiğini fark etti acaba psikopat birisinden tehdit dolu bir mesaj ya da günahkar zevklere davet eden bir mektubu muydu ? iç geçirdi.Her düşünce kendisini bir başka düşünceye sürüklüyor ve zihninde oluşan bulanıklık yetmezmiş gibi o mektubun çok önemli olduğunu sanki onu parçalayıp bir kenara fırlattıktan sonra yaşamına devam edebilme gibi bir lüksünün olmayacağını hissediyordu.Çözmek istiyordu kendisini çıkmaz sokakta köpekler tarafından kovalanan bir kedi gibi hissediyor ve sürekli ”Beyaz” diye mırıldanıyordu.
Mektubu onun posta kutusuna bıraktıktan sonra içtiği sigaraların devirdiği şişelerin sayısı günden güne artmıştı Ozan için.Bugün tam 30. gün bitiyordu ama hala Derya’nın ne anladığını,ne kadar çözdüğünü bilmiyordu ve zamanı gelmişti daha fazla beklemek istemiyordu eğer o anlamadıysa ben anlatmalıyım diye düşündü ceviz ağacından bozma,eski,üç göz çekmecesi olan çalışma masasından bir kağıt çıkartıp yazmaya başladı ..
Sana sadece ”Beyaz” yazdım.Aklına neler geldi bilmiyorum.Neler geçirdin zihninden,ne kadarı doğruydu ne kadarı yanlıştı sanırım hiç öğrenemeyeceğim.Ya da öğrenmek istemeyeceğim diyelim.
Haftanın son iş gününde büyük bir mutlulukla severek taktığın küpelerinin rengi ‘beyaz’ biliyor musun ? Salonunda,evinin içerisine güneş ışıklarını ilk davet eden ve sokağa keskin bir bakış atan pencerenin rengi ‘beyaz’.
Üçlü prizin,saklama kapların,her gün aldığın Kent sigarasının rengi ‘beyaz’.Dört farklı kol saatinden birisinin rengi ‘beyaz’ hani şu kadranı bir fidan gibi titrek olan.Ten rengin beyaz,lisede okulda giydiğin gömlek,çalışma masanın ikinci gözünde bulunan kağıtlar,gökyüzünden süzülüp yüzüne vuran ay ışığı ‘beyaz’.
Babanın saçlarında ilk gördüğünde yaşlanıp ölecek diye düşünüp,çok korkup ağladığın o tellerin rengi ”beyaz”.
Aslında beyaz benim.
Aslında beyaz senin farkındalığın.
Aslında çevrende ne kadar fazlayken,ne kadar az oluşum beyaz.Katlanarak artmak gerekirken,eksilerek bitme noktasına gelişim/iz beyaz.En sevdiğin renk olmaktan çıkıp hiç göremediğin renk olmaya doğru adım atışım beyaz ..
Aslında biziz beyaz ..
Elinde tuttuğun bu kağıt parçası da ilk yolladığım gibi ”beyaz”.Şuan çok kalabalık ve kelimelerle bezenmiş olsa da sen de biliyorsun ilkinde çok daha fazlaydı gözünün gördüğü o ‘beyaz’ alanlar.
Çünkü beyaz sana yazmak isteyip yazamadıklarımdı.Çünkü seni anlatabilmek için kelimeleri kullanarak bir şeyler ortaya çıkartmaya çalışmak düpedüz aptallıktı.Dünyada hiç bir cümle,en basit şekilde olanlarından en afilli olanlarına kadar,seni anlatmaya yetmeyecekti.O yüzden sadece ”Beyaz” yazdım ve alabildiğince boş bıraktım sayfayı.
Artık o mektuba baktığında daha fazlasını göreceğinden eminim.
Bir daha birbirimizi asla yıpratmamak,asla bu denli uzak kalmamak dileğiyle
Seni Seviyorum 5.yılımız kutlu olsun ..
Ozan ..
Enis ARARAT
Ortak Hayatlar Senfonisi/Beyaz ..