Ne yazık ! Çırpınıp durdular denizinde: Sevdanın. Boşunaydı, olamadılar pâyidar. Değişim, yakalarından tutup silktiğinde sudan çıkmış balığa dönmüşlerdi. Ruhlarının ayarıyla oynanmış gibiydi ve onlar ilk başta kendilerini tanıyamadılar. Evet, kolay değildi. Günler günleri kovalarken her şeyden bir mana çıkartır oldular, tabii başlarda pek umursamıyorlardı. Sonrasında, daha önceki hallerine üzülmeye başladılar. Garip olan şey ise sanki anılarıyla ilk defa buluşuyor gibiydiler. Huzursuz hissediyorlardı, çünkü her şey pek bir manidardı. Hayat onları her saniye kapana kıstırıyordu. Sanki mütemadiyen lime lime ediliyordu duyguları dil mezbahalarında. Yaşamın o korkunç yanı büyürken göğüslerinde, ete kemiğe bürünmüş kedere dönüştüler, derken, güneşin doğuşu, tam tepede oluşu ve batışı bile onları hüzünlendirmeye başladı. Ki geceler zaten bin beter geçerdi. En sonunda gördükleri, duydukları, dokundukları; kokladıkları, tattıkları, düşündükleri her şeyi dramatize etme yetisine ulaştılar, istemsizce. Artık hüzünden başka bir şey hissedemez oldular.