Olmaması gereken bir şeydi. Yapmamam ve inanmamam gereken… Önceden hiç bitmesini istemeden devam edişime inat şimdi bitsin diye Tanrıya yakarışlarım… beni bitiriyor. Pişmanlık, acı ve kanlı eller. Zincirlerin paslı kısmına yansıyan donuk gözler var karşımda. Rüyalarımda kurbanlarımın ağlayışını ve benim onlara yaptıklarımı görüyorum. Acımadan, düşünmeden devam edişim, geceleri kanları koklayarak korkularımdan sıyrılışım ama şimdi… Şimdi bıkmadan devam eden azap. Aynada gözlerime baktığımda onların bile bana küstüğünü, benden nefret ettiğini görüyorum. Yüzüm balmumundan yapılmış heykel gibi; donuk ve anlamsız. Tanrım… Önceden varlığımı bıçakların arasında bulurken şimdi yokluğumu bile kaybettim. Geri dönülmez yollara ittim. Aklımın, mantığımın dışına, çok uzaklara gittim. Ateşlerin bedenimi sararken bana iğrenerek yaklaştıklarını görür gibiyim. Gece aya baktığımda bana yansıttığı yalnızca bir tutam kırık ışık. O da pişmanlığımı görmem için. Sonra… yanlışlar arasında kalmış bir ben ve o yanlışların arasından kayıp giden bedenler, gidenlerin gerisinde kalan insanlar. Tanrım… Biliyorum. Ne yaparsam yapayım ne bedenlerin acısını dindirebileceğim ne de varlığımın anlamını geri kazanabileceğim.
İncinur Karakoç