İstanbul adını söylüyordu
Denize eklenen yağmurların dili kesilmişti
Adını söyleyemiyorlardı hiç
Sigara yakarken kız kulesi
Kefenini giyerken şehir
Yağmurlar adını söyleyemiyorlardı hiç
Sonra beni gördüler
Önce tanıyamadılar
Mutluyken insanın yüzü başkayken
Mutsuzken çok daha başka olabiliyordu
Beni tanıyamadılar
Küflü hüznümün elinden tutmuştum
Kız kulesine kül tablasını uzatacaktım ki
Küflü hüznüm denize atladı
Onu da tutamadım seni tutamadığım gibi
İstanbul aşkı söylüyordu
Saat yelkovandan telaşla ayrılmıştı
Akrep’e uzanan elleri kırılmıştı saatin
Herkes ayrılıkla güzelleşebileceğini sanacak kadar aptaldı
Ben, sevince güzel olduğumuzun farkındaydım
Artık çok geçti…
Saliseler sensiz bırakmışken beni
Yumruk atıp acılarıma beni nakavt etmişlerken
Sen artık ismimi unutulmuşlarının listesine eklemişken
Artık çok geçti…
Küflü hüznümün intiharı beni yaralamazdı
Onda seni hatırlatan bir şeyler bulmasaydım eğer
Ben sizin kadar cesur değilim
Yapıştım sakız gibi anılarıma
Öylece uzatıyorum ayaklarımı yalnızlık çarşafıma
Bırakma beni ne olursun!
Yalvarmazdı şiirlerim
Gururunu ayaklar altına almazdı
Diz çökmezdi huzurunda
Yaşamak ölmek gibi bir şey olmasaydı eğer
Bırakma beni, ne olursun!
Olur’lar geliyorlar trenle
Ben onları beklerim aşk yolunu gösterir
Bizi tarif ederim
Bırakma bizi, ne olursun!
Ölüm çayımı içmesin
Sevilmeyi öyle çok özlüyorum ki
Sanki benden uzakta bir yokuşlar ülkesi
Bırakma beni, ne olursun!
İstanbul tekerlemelerini öğrensin sevmelerin
Galata köprüsü aşk ninnimizi bestelesin
Vapurlar yalnızca seni görünce dursun
Bu şehir bile seni özlemekten yoruldu
Sensiz İstanbul bile çirkin
Saçlarını erkek gibi kestirdi
Güzel bir genç kızdı o da ben seninle mutluyken
Aşk cinsiyeti yalnızlıkta değişiyor sevgilim
Kirpiklerimde nemli sabahlar bir de “günaydın” diyorlar
Sensiz gün ayar mı hiç?
Bırakma bizi, ne olursun!
Aşk pastamızdan yemedik
Mutluluk şarkımızı söylemedik
Gözlerimiz İstanbul’un gözleriyle yarışırcasına gülmedi
Bırakma, gitme, ne olursun!
Namuslu bir sevendim ben
Gözlerimden başkası için gözyaşı bile akmamıştı
Kalbimde başka biri ayaküstü misafirim bile olmamıştı
Elimde bir başkasının elleri hiç olmamıştı
Senin bile ellerin yoktu ellerimde
Kalbimde boşluğun kalmıştı
Namuslu bir sevendim ben
Sonunda İstanbul tek gecelik yalnızlığın kurbanı oldu
Dayanamadı, kabullenemedi
İntihar etti gözlerimden
Senden sonra İstanbul’u da görmedim ben
Yaşadığım değildi hiçbir yer
Yaşamak değildi hiçbir şey
Küpelerini çıkardı Beşiktaş
Kolyesinde adın yazıyordu
Kadıköy rıhtımı ezik türküler diyarı oldu
Bunca nefrete az bile gelirdi
Sevilemeyen herkes oraya park ederdi yüreğini
Dolup taşardı
Bırakma bizi, ne olursun!
Hâlâ heyecansın, hâlâ cansın
Hâlâ yaşamak sensin
Bırakma, gitmeler hiç güzel değil
Gelmeler hep bize kalsın
İstanbul kalbimi parçaladı ölmeden önce
Paramparça kalbimde bağımlı olduğum ortaya çıktı
Kalbimin her bir yanında yalnızca sen vardın
Yakalandım
Gözlerim mahpusta
Yüreğim zanlı
Rotamız hep yanlış
Bırak beni, ne olursun!
Sana uyanmadan ben yeniden
Bırak şimdi!
“Ma” ekimi kaybettim, kayıp aranıyorlarda bile çıkmadı
Bırak şimdi!
Zaten hiçbir şeyim kalmadı
Zaten İstanbul ölürken
Gökkuşağı’nı yitirirken gökyüzü
Hiçbir şeyin tadı kalmadı
Zaten sensiz hâlim atladı çatıdan
Hâlim bile kalmadı…