Sana söz,
Sana söz Sevgili, dönerim bir gün hiç ummadığın anda,
Belki denizlere sığmayan bir geminin güvertesinde rastlarsın
Belki kirli sarı bir otel odasının terasında asılı unutulmuş gözlerim kadar soluk mavi bir havlunun kör hevesinde
Belki yağmur yağarken çıkmaz bir sokağın kuytusuna düğümlenen iki apartman ölüsünün dibinde
Belki de kalabalık bir meydanda güvercinlerle sayarken buğday tanelerini içinden
Biliyor musun sevgili, gitmek
Uçurumdur aslında
Dibi olmayan
Karanlık, sahipsiz sözcüklerden bırakıp kendini düşmektir yüzlerce satırın arasına apar topar
Virgülü sıyırıp, noktaya çarpmaktır aslında kanayarak
Sana söz
Sana söz sevgili, bir gün çıkarım karşına amansız
Yol kenarında bekleyen ıssız bir otobüs durağının yorgun gölgesinde
Ya da bir şairin kaleminden düşmeyi beceremeyen çıplak bir Ç harfinin çengelinde
Ya da henüz kapanmamış bir dükkanın vitrininde ölümü merak eden cansız mankenin kesik bileklerinde
Biliyorum yaşatmaz hiçbir ölüm aslında bekleyenin umudunu
O umut ki sönecek bir gün sarışın bir rüzgarın üflemesi ile nefesini
Unutulacak, hiç unutmam dediğin biz bile
Beyhude gözlerim sokaktaki pis bir çocuğun bulutlu gözlerinden kaçamak bakacak gözlerine
Beyhude dudaklarım mırıldanacak bir kedinin bıyıklı dudaklarından ismini sana
Beyhude kızıl saçlarına koşacak ellerim ıslık çalan bir merminin esintisiyle
Oysa sen sevgili, sen
Yalnızlığın gövdesini kıracaksın bir başkasının gövdesiyle,
Bana söz
Bana söz ver sevgili
Birgün karşına apansız çıktığımda sakın o yağmur gözlerini kaçırma geri.
26MART2014