Doruk, Bolu Kıbrıscığa atandığında da Kendinden önceki selefi, 63’lü bir meslektaşı görev yapmış. Halk tarafından, Bolu Vali’si ve İl Jandarma Alay Komutanı taşlanıp, ana yoldaki köprü dinamitle uçurulunca, İlçe J.Bölük Komutanlığında kim varsa hepsi alınmış, Bölük Komutanı Karateke yerine, Katlı Karakol komutanı yerine Doruk atanmış.
Tesadüfe bakın ki, Söylemezde de selefi 63’lü bir meslektaşı, Barışçıl Astsubay görevliymiş. Ne hikmetse, daha Doruk göreve gelmeden, devir teslim yapmadan, ilişiğini kesmiş ve ayrılmış.
Takım Komutanlığı binası çok eski olmamasına rağmen, çok bakımsız. Sanki hiç boya badana yüzü görmemiş.
Asker, kılığı kıyafetiyle dökülüyor.
İki Takım komutanı yardımcısı, kapıda bir pikap olmasına rağmen, köy dosyaları infaz edilecek adli, idari evraklarla ağzına kadar dolu.
Koğuştan hiç söz etmeye gerek yok! Giren çıkan, yatan kalkan belli değil. Amerikan bezi çarşaf ve nevresimlerin rengi değişmiş.
Doruk, denetleme defterini eline aldı birkaç dönem geriye doğru denetlemelere bir göz attı. Her gelen denetleme amiri, Takım Komutan’ına yetki sınırı içinde, oda hapsi cezası vermiş, Bölük komutanının savunmasını istemiş.
Doruk, bu tespitleri yaptıktan sonra, hem Karayazı personeliyle tanışmak, hem de kendi sıkıntılarını anlatmak için kalktı, takıma tahsili pikapla kara yazıya gitti.
Karayazı’yı görünce kendi kaldığı Nahiye’nin ilçeden daha iyi imkânlara sahip olduğunu fark etmekte gecikmedi.
İlçenin Söylemezden çok farkı yoktu. Nüfusu biraz daha kalabalık, Kaymakamlık, Adliye ve de Yatılı Öölge Okulu gibi birkaç resmi bina dışında, göze çarpan cazip gelecek hiçbir görüntü yok. Pardon birde hastane ve genç bir Hükümet Tabibi hekim…
Doruk, ikinci coğrafi bölgeye ya da gerçek adıyla şarka tayini çıkınca, çömezliğine kendice bir çözüm üretti ve bıyık bırakmıştı.
İlçeye gidip, İlçe Jandarma Bölük Komutanı J. Üsteğmeni Subaşı’yla tanışınca onunda pala bıyıklı olduğunu görünce, bıyıkları adına sevindi.
Kendi bıyığı olan biri, başkasının bıyıklarına bir şey demez diye değerlendirdi. Üsteğmen, Uzun boylu, buğday tenli, palabıyıklı ve de sırım gibi bir komando vücuduna sahipti. Aynı yamanda, halim salim kişiliği fark ediliyordu.
İdari işlerde, Herk Astsubay, Merkez J. Karakol’unda ilişiğini kesmeyen Caner ve Yeni göreve başlayan Acar vardı.
Acar Doruk’la devre arkadaşıydı.
Personelle tanışma, karşılıklı alıp verilen resmi evraklar ve geri dönüş aynı güne sığdı. Gidiş ve dönüşte, Takıma bağlı yol güzergâhındaki, Aşağı Söylemez, Yukarı Söylemez, Alemdar köylerinin içinden geçmiş, Karakale köyünü, yol kavşağından izlemişti!
Kendi kendine içinden mırıldandı.
En kısa zamanda köy muhtarlarını toplayıp, infaz edilmemiş evrakları eritmeliyim, bir kazan kurup koğuştaki çarşaf, nevresim, yastık kılıfı, battaniye ne varsa kaynattırmalıyım. En kısa zamansa karakol, eski görüntüsünden çıkmalı diye hayaller kurarak döndü.
Döner dönmez, kendine bir ev bulabilmek için Muhtar Fahrettin’i karakola çağırdı ve boş ev bulunup bulamayacağı konusunu görüştü.
Eski Millet Vekil’i Sabri Duman’ın bir evi varmış. Uzun zamandan beri kimse oturmamış. İstersen bir bakalım dedi Muhtar!
Birlikte gidilip bakıldı. İki oda bir sofa, dam ördü, bir köy evi. Yapılacak bir şey yoktu. En azından başka bir çözüm bulana kadar kiralanabilinirdi.
Nahiyede iki bakkal vardı. Çeşit çok olan Miçonun bakkalıymış. Karakolun ihtiyacı da miçodan alınırmış. Aynı gün çamaşır deterjanı ve çamaşır suyu aldırmayı ihmal etmedi. Köyden kocaman bir kazan bulundu.
Ertesi sabah çamaşır yıka günü olacaktı. Asker sabah erken kalkacak, kazan kurulacak, yıkanmadık hiçbir şey
kalmayacak. Yarın hummalı bir gün olacak, kazan hazır, sabah ola hayrola
…/..