Henüz beş ay olmuştu teyzesinin kızı ile evleneli. Baba olmaya hazırlanıyordu genç adam. O kadar heyecanlıydı ki içi içine sığmıyordu…
Kadın bir sabaha karşı sancılandı. Hastaneye gittiler hem de bütün aile. Gelin, kaynana, kayınpeder, görümce…
Ve bir bebek sesi…Doktor: “gözünüz aydın nur topu gibi bir oğlunuz oldu.” Fakat bu nasıl olurdu. Henüz beş ay olmuştu evleneli ve sadece basit bir sancılanma yüzünden gelmişlerdi. Daha doğuma dört ay vardı. Ortalık çok karışmıştı adamın aklı almıyordu böyle bir şeyi. Herkesin gözü kadındaydı. Herkesin kafasında bir soru işareti…Sorularına cevap alamayan adam kadını babasının evine geri götürdü ve olan biteni onlara da anlattı. Belli ki ailesinin de hiçbir şeyden haberi yoktu. Kızı ölümle tehdit eden aile her şeyi kendi kızının ağzından dinledi:
Bundan dört ay önce kızın amcası ameliyat olmuş ve eşi de refakatçisiymiş. Evlerinde ise kızı ve oğlu vardı. Genç kadın onlarla beraber kalıyor ve yemekleri yapıp evin işlerini yapıyormuş. Bir sabah uyanmış ve gencin odasına girmiş ve genç uyuyormuş. Kız içeriye girmiş ve her şey kaşla göz arasında yaşanmış. Ne yaşandılarsa orada yaşandı….
Adam karısından boşanma kararı aldı. Tabi polislerde olaya el atıp doğan bebeği yetimhaneye verdiler. Ve adam kendine eş olarak karısıyla beraber olan gencin kız kardeşini istiyordu. Bunu duyan aile çıldırmıştı. Böyle bir şey olamazdı .Zaten DNA testi yapılmıştı ve sonuçları bekleniyordu.
Eğer kızın anlattıkları doğru ise genç cezasını çekecekti. Nasıl olurda kız kardeşi bu olaya kurban gidebilirdi. Ki genç polise verdiği ifadesinde hiçbir şey hatırlamadığını ve uyandığında ise her şeyin çoktan olup bittiğini söylemişti. Ve DNA sonuçları açıklandığında polis gencin kapısına dayandı. Ellerini kelepçeleyip götürdüler. Tam otuz yıl hapis verildi. Üç aile birbirine düşman kesildi. Gencin kardeşi ve kadın polis himayesindeydi. Kadın babasının evinde kalıyordu. Gencin kardeşini alamayacağını anlayan adam karısını bir gece yakalayıp öldürdü ve ortalardan kayboldu. Olaylar bitmez bilmezken herkesin aklında cevabını alamadıkları soru işaretleri hala vardı:
Kızın o sabah gencin odasında ne işi vardı? Olay yaşanırken kadın neden çığlıklar atmadı? (Sadece bir hıçkırık sesi bile yeterliyken ) Neden kimselere söylemedi ya da polise gitmedi ? Madem olay yaşandı neden teyzesinin oğlu ile evlendi? ( Hem de hamile olduğunu bile bile ) Peki genç olayı nasıl hatırlamıyor ? Nasıl oldu da uyanamadı? ( Normal şartlarda uyanmaması imkansızken hem de ) Neden kızı tersleyip evine göndermedi ? …
İfadelere göre kızın ve adamın anlattıkları çok alakasızdı. Sanki olayı ikisi yaşamamış gibi…. İkisinden biri yalan söylüyordu ama hangisi?
Zaten artık hiçbir önemi de kalmamıştı….Biri hapsi diğeri ise mezarı boylamıştı…Fakat bu sorular asla cevabına kavuşamayacaktı….