nükleer tepkimelerde 3 ana ışıma türü vardır: alfa, beta ve gama ışıması. (nötron ışımasını katmıyorum)
1. alfa ışımasında foton/ışık yoktur. nükleer tepkime sırasında ortaya çıkan yüksek enerjili ve haliyle hızlı olan helyuma alfa ışıması denir. kütlesi büyük olduğu için bu alfa ışımalarını önlük/elbise giyerek durdurabilirsiniz. havada bile çok az ilerledikten sonra enerjilerini kaybedip dururlar. dolayısıyla zarar görmeniz için dokunmanız lazım. fakat oldukça tehlikelidir. çünkü aynı miktarda beta veya gama radyasyonuna göre 10-20 kat daha fazla etki eder vücuda. farkında olmadan dokunursunuz, solursunuz ve geçmiş olsun.
2. beta ışımasında da foton yok. yüksek enerjili elektrondan oluşur. dizide bunun etkileri baya belli oluyor. elektronlar protonlara göre çok daha ufak olduğu için, havada daha uzun süre yol alırlar. ince bir kağıt durdurmak için yeterli gelmez ama birkaç milimetre aluminyum yeterli. evde kapıyı pencereyi (pencere kısmi korur, öyle çok değil) kapadığınızda yine korunursunuz. beta ışımasında kaynağa yakın bir yerdeyseniz, hafif değil de ağır elementlerden oluşan bir kalkan yaparsanız mesela aluminyum yerine demir veya kurşun kullanırsanız bu sorun çıkarır. çünkü bu sefer yüksek hızlı gelen elektronu şak diye aniden durduğunuz için bu elektron frenleme ışıması yapıp x ışınları yaymaya başlar. sizi koruması için tuttuğunuz demir levha yüzünden sürekli röntgeniniz çekiliyor gibi x-ışınlarına maruz kalırsınız.
3. gama ışıması ise herkesin radyasyon diye bildiği şey. çok yüksek enerjili fotonlara denir. fotonların elektron ve proton gibi kütlesi olmadığı için gama ışınlarını durdurmak kolay değildir. ağır elementlerden yapılmış kalın levhalar gerekir, yani kalın kurşundan yapılmış kalkanlar. çünkü ağır elementler gama ışınlarını sönümleyebilir. veya dizide yine gösterilen baryum sülfat işe yarar. bunlar haricinde kalın beton tabakası da gama ışımasını durdurur engeller. fakat hafif elementler gama ışımasına koyamaz. dna mesela karbon, hidrojen, azot, oksijen, fosfor gibi çok hafif elementlerden oluşuyor. proton sayıları sırasıyla 6-1-7-8-9 tane. gama ışını dna’yı parçalayıp geçiyor o yüzden. kurşunda 82 tane proton (bir o kadar da nötron) var. demirin ise 26 protonu var.
şöyle bir örnek vereyim
gelen gama ışınının etkisini yarıya kadar indirmek için 45 mm beton, 13 mm demir veya 5 mm kurşun kullanmak gerekiyor. ağırlık/yoğunluk fiyat oranı yapıldığında kurşun en iyi seçenek oluyor. kurşun oldukça ağır bir element olmasına rağmen ucuz ve yumuşak bir metal.
dizinin 2. bölümünde doktor kadının kıyafetleri çıkarın demesinin nedeni alfa/beta ışıması yüzünden. kıyafetler sanki radyoaktifmiş gibi giyene zarar vermekte. o kişilerin daha hastaneye gelmeden soyulup yıkanmaları gerekiyordu. beta ışımasına maruz kalınınca hemen yıkanıp yeni kıyafetler giyilmesi ciddi derecede durdurur radyasyon alımını. 4. bölümde ise çatıya çıkıp grafitleri aşağı atacak olan adamların aşağıya bakmayın diye uyarılmasının nedeni yine beta ışıması. gözleri baya etkiler. çıplak deriyi etkiler. 1. bölümün sonlarına doğru çatıya çıkıp aşağıya reaktöre doğru bakan adamın yüzü bu nedenle yandı, buna beta yanığı denir. beta ışımasına ciddi derecede maruz kalanların ne hallere düştüğünü bayağı güzel göstermişler.
radyasyon dozuna gelirsek
dizinin başında 3.6 röntgen diye kendilerini kandırdıkları bir zaman var. 1000 röntgen ölçen kaliteli cihazlar dolapta kitli diyorlar dizide. gerçekte ise bu cihazdan orada 2 tane var fakat bir tanesi çöken binanın içinde kalıyor, ikincisi ise çalışmıyor. ama reaktörün parçalanmadığını gerçekten düşünüyorlar bu nedenle radyasyonun o kadar yüksek olabileceğini tahmin edemiyorlar. hatta reaktörün içinden saçılan grafit ve yakıt parçaları da cidden fark edilmiyor. dolayısıyla sabaha kadar koruyucu elbise falan giymeden reaktöre su pompalamaya çalışıyor akimov’un ekibi. bu nedenle 3 hafta içinde akimov da dahil ölüyorlar.
röntgenin insan vücudu üzerine etkisine rem değeri deniliyor. rem’in ise daha ufak birimine sievert diyebiliriz. 100 sievert = 1 rem
nasa astronotların hayatları boyunca maruz kalabilecekleri radyasyon sınırı 1 sievert. uzay istasyonuna gidip 6 ay kalıp dönen astronot 80 milisievert radyasyon alıyor. fukushima nükleer santralinin yakınında oturup tahliye edilenler ise 68 milisievert radyasyona maruz kaldılar. 6 ay uzaya giden astronottan az yani.
çernobil’de radyasyona maruz kalıp 1 ay içinde ölen elemanlar 6 sievert radyasyon maruz kaldılar.
1-2 sievert civarı radyasyona maruz kalanlar kusabiliyorlar ve hafif baş ağrısı olabiliyor. zamanla yorgun hissediyorlar. ölüm oranı en fazla %5 oluyor. 2-6 sievert arasında radyasyon ise çoğunlukla 1-2 saat içinde kusturmaya başlıyor. ateş ve baş ağrısı oluyor, 6 saat içinde sinir sistemi etkileniyor. tedavi yapılmazsa ölüm oranı çok yüksek olabiliyor. tedavi yapılsa bile ölüm oranı %5-50 arası değişiyor. 30-45 günde ölünebiliyor. 6-8 sievert arasında radyasyonda kusma, baş dönmesi, ishal, sinir sistemi etkisi her şey birkaç saat içinde başlıyor. tedavi bile olsa 1 ay içinde ölüyorsunuz. daha da yüksek olursa ölüm süresi birkaç güne, saate kadar iniyor. tedavi hikaye.
ilk bölümlerde ağza metal tadı gelmesinden bahsediyorlar
khomyuk bunu açıkladı, radyoaktif iyot nedeniyle oluyor bu. tiroid bezi topluyor bunu ve tiroid kanserine yol açıyor. dolayısıyla öncesinde potasyum iyodür tuzu almak, vücutta radyoaktif iodine-131 birikmesini baya engeller.
bunun haricinde ciddi miktarda sezyum 137 salınıyor havaya. bu radyoaktif serpinti olarak toprağın üstüne çöküyor. bitki ve bitki kökleri bunu güzelce bünyesine katıyor. dizide ekinlerin kepçelerle toplanması falan hep bu nedenle. besin zinciri nedeniyle yıllarca radyoaktif sezyum 137 içeren besinler yenebilir bu tarz olaylarda. toprağın en azından üstündeki birkaç cm’sini tamamiyle toplayıp uzak bir yere götürüp gömmek ve kalan toprağa potasyomlu gübre atılması gerekir.
stronsiyum 90 da bitkiler tarafından absorbe edilebilir, bunun önüne geçmek için toprağa kireç (ve potasyumlu gübre) atmak ve kalsiyum miktarını arttırmak gerekir.
bu stronsiyum’un ve sezyum’un yarı ömrü 30 yıldır. yani etrafa bu atomlardan 10 birim yayıldıysa, 30 yıl sonra bundan 5 birimi zararsız hale gelir, kalan 5 birimi ise hala zararlıdır. onun da yarısının etkisini yitirmesi için bir 30 yıl daha geçmesi lazım. yazmadığım başka elementler de var. işte bu radyoaktif atomlardan oluşan tozlar karadeniz’de ormanların, tarlaların üstüne nükleer serpinti ile geldi o yıllarda.
Kaynak: eldrun