Uzun tren yolculuklarında gözlerimden geçen kır çiçeklerinin kokusu gibi kaldı kokun penceremde
İnce belli bardak nasıl özlediyse buz gibi soğuk sabahları öyle özledim be oğlum seni
Bir elmanın yarısı değildik belki ama kırık bir aynada bir bütün oluyorduk
Geceye tüneyen baykuş gibi bekliyorum dönüşünü çok özledim oğlum seni
Bu sıralar suskun özlemlerim var azgın nehirlerde sürüklenen
Bitmeyen kavgalarım var duvarlarda biriken
Bilinmezliklerim var sensizliğin boşluklarında
Çok özledim oğlum seni
Sen hiç kanının sıcaklığını içinde hissettin mi?
Kanın hiç damarlarını yaktı mı?
Sen bu satırları hiç okuma diye yazarken
İç kanama geçiriyorum sanki oğlum
Zamanın keskin dişlerinde can veriyor düşlerim
Kainat genişlerken her geçen gün
Ve ölüme yaklaşırken adım adım
Çok özlüyorum oğlum seni