Kışkırtıcı kokusu ile yol boyu sürükleyen havası,seni yanına çekmemesi için yapabileceğin hamlenin olmaması, o an ki huzurun ve boş vermişliğin bünyesi aşk.İkimiz yaşıyoruz kirlenmiş dünyanın bu sisli atmosferinde. Kapalı kapılar her sabah yeni filmler.Renk körlüğü sadece kırmızıyı görmek isteyişi.Dokuz kırk beş kahvemi hiç kaçırmadığım zamanımsın sen benim.Pencerenin karşısına geçer koca yaşlı şişko dünya diyerek haykırmak istiyorum.Ve o an karşıdan senin silüetin beliriyor gözümde.Uzaktan bakılsa odamın içerisi asla gözükmezdi.Siyahlara boyamıştım.Pencere sadece seni görünce açılmaya başlamıştı.Birden dank etti!Sevemediğim dışarı dünyaya alışık,hazır değildim.Temiz havanın tükendiği çağda mı yaşıyorum yahu.Huzur bulmak imkansız mı?
Artık odamın rengini değiştirmenin tam zamanıydı sanırım.Belki bir misafirim artık olabilir,kırmızı kız mesela.Yıllardan sonra odamın havasını değiştirmeye başladım.Adeta “Karanlığı ararım aydınlığa inat” Sözcükleri bedenimi terk ediyordu o saatlerde.Aydınlık havalara büründü karamsar odam.Olmasa da içimde hafif sevgi tebessümü oluşmadı değil bu karanlık dünyadaki aydınlık odamda.Saat yine zamanı dokuz kırk beş suları,kahvemi almak için mutfağa gittiğimde televizyonda her zaman ki gibi kanlı haberler vardı.Yarının garantisi hiç olmadı bedenimde.Her anımı son gün gibi yaşadığım için mutluydum.Kapadım ve yerimi aldım tekrardan.Teras katına çıktı kırmızılı kız.Nefretini hissedebiliyordum gözlerine bakınca.Yüzünde topuklu ayakkabının vurması gibi acısı vardı.Tipik bildiğimiz finalle bitecek sanırım yaşanacak olayların hayal edilmesi,sonucunun ne olursa olsun kötü,iyi fark etmiyor lanet gönül işte.Kocaman şehirde misafir hissediyorum kendimi gayet kırıcı durum göçebe gibi hissetmeme sebep oluyor.Tek evin olması yahut sokakta yaşayan insanların nesi var ki? Bazı durumlarda sonsuza dek tek yaşama tribine giriyor insan,bunu atlamak için çaba sarf etmek gayretine düşmeden uzun yollar gidesim var.Çocuk olduğum anları düşünüyorum da çiçeklerden nefret ederim hep,büyütmek babında olan bişey.Camımın küçük bölümüne adını bilmediğim garip çiçeği büyütmeye başladım.
Yaş ilerledikçe huylar da değişiyor galiba.Sağ kolum uyuştuğu an kendime yeni bir tik yaratmaya başladım koşarak çiçeği sulamaya başlamak gibi.Artık umursamaz oldum ilişkileri hep aynı mavra.Nekadar söylensem de
uzun aradan sonra kendim lakaplandırdığım dişi varlıklara değişik yaklaşımlarda bulunuyordum.Karışım hazırlamak niyetinde girmek istiyorum o saçma sapan tatlı ilişkilere.Kendimden çok koyuyorum genelde ortaya ama hep o egosunu tatmin ettirmek için karşıya savaş açması kızdırıyor haliyle insanı.Tek taraflı değer vermek insanları hep mi kabartır,pofpoflama ihtiyacı duymak ister kötü.Aşkın eşitliğini bu evrende yakalamak şansın en büyük ihtimallerini ortaya koyduğu an.Tesadüfler olmadığı günler kendim yaratmak istiyorum,bu seferde kadere çelme çakmak hoşuma gidiyor sisli gecelerde.Kendimiz yarattığımız o kötü atmosferin içinde kaybolmuş küçük bir kaplumbağa olduğumuzun farkında değiliz.Kırmızılı kız tekrar aklıma geliyor bunları düşünmeden önce kafamı kurcalayan çok şey olduğu belli.O kadar sıkılıyor ki insan üşeniyor anlatmaya derdini,bunun yerine içinden konuşma duyusuna kapılmak en güzeli.Dört hafta geçti kırmızılı kız hala yerinde benim gibi öldüğünü düşündüm biran,aslında kendim ölüydüm o karanlıktan aydınlatılmış odada.Sabahın ilk ışığında günün doğuşunu seyretmek için simit ile çay kaptım.Kapımızın önündeki bank ıslaktı gazete alarak en yakın yerden geçtim gün doğuşunun başına film sonu bekler gibi.Kahramanımız kırmızlı kızın penceresine baktığımda dikkatimi çeken ayrıtıntı düşündürdü uzun süre.Neden camlarını siyaha boyadı ? İnsanların arasına karışmaktan hoşlanmayan kişi yapısına sahip mi acaba o kütlü saçlı güzellik.Renk körlüğü kötü his bu kızın yanında.Sevgilisi olan kişi sanırım tanıştığı zaman kız kendi kafasına etiketli kağıt koyarak,kırmızı diyerek den etiket ile yazardı.Aklımdan geçmesini istediğim olayları kontrol edemiyorum şu sıralar.Simit ile çay bu manzara eşliğinde harikulade çalışma olduğunu düşündüm tekrar tekrar yapmaktan üşenmeyeceğim bundan sonra.Bankın ıslaklığına dayanamayıp kırmızıma gitme vaktini aklıma yazdım yürümemek elde olan bir şey değil sürüklüyor beni oraya.Asansör nasıl olmaz koca binada? Yüksek binanın katlarına çıkacak kadar değer miydi ikilemine girmek dahi istemiyorum çünkü huylarımdan nefret etmek üzereyim.Neden en son katı tercih ettiği hakkında kafamdaki huzursuz sese sormadan duramadım yine.Komik yersiz tebessümleri mi kontrol edemedim,iyi ki yaşlılardan birine rastlamadım sabahın kör saatlerinde.Bina her adımda çürüyor,iki adımda daha çok çürüyor,adım atmaya korkuyorum.Sokak hayvanlarının buralarda barınmasına seviniyorum şu sıralar.Kırmızılı kadın iyi beslemiş olmalı ki bu kat hayvanat bahçesi tadında.Sonunda oflaya poflaya çıkmayı başardım zirveye.Kapıda gördüğüm kadarıyla tabelada “rahatsız etmeyin” yazısı pek de iç açıcı değil sanırım.Charlie Chaplin havası yakalamaya çalışıyorum koridorda yerde bulduğum boklu bastonda.Kokunun işleri kötü sarmaması için kapıyı çalmak zorunda kaldığım andır.İki üç tık tık ve -Rahatsız edilmek istemiyorum,her kimsen!Bağırış sesi yankılandı kötü kokulu iğrenç koridorlarda.Hamle sırasının bende olduğunu düşünürken -Siyah camınız hoşuma gitti bayan!gürce seslendim.Ses tonum beni dahi şaşırttı konuşmam değişmişti.Uzun bekleyiş….Ses kesildi kıyamet öncesi korku günü gibi hissettirdi bu sahne içimde küçük burukluk oluştu.Pes etmek üzere merdivenlere tutunmak zorunda kalarak karanlık koridorlarda inmeyi hızlıca göze aldım nefret ederek.Arkamdan kapı gıcırtısı gecikmedi pes etmemin üzerine.Kapıyı açan küt saçlı kırmızı saçlı kız idi.Konuşmayı tercih etmemesi işime geliyor gibiydi sanırım susarak anlaştığım tek kişi oydu.Çocukluğumda yorganın altında oluşturduğum o korkunç canavarları yendiğim andan daha hoş mutluluk sağladı kalbim.İçeri doğru gelmem için işaret yaptı ansızın ve hayattaki sarhoş kokuyu aldım peşinden yürür iken.Odanın havasını iliklerime kadar mutluluk olarak enjekte etmek için uğraş halindeydim.Odanın büyüsünü sağlayan,küçük bir koltuk,kahve için masa ve yıllanmış plaklardan ibaretti.Gözlerime baktı uzayın boşluğuna sürükleyici kelimeyi döktü iri dudaklarından.
-Takipte olmadığın sıralar ben seni takip ediyordum sürekli,meraklanma deniz dalgalı saçlı adam,senin ruhunu tanıdım zorlanmadan…