Pimi 7 saniye önce çekilmiş bir bombanın önüme düşmesine benziyordu o an hissettiklerim, patlamaya ramak kalmıştı ve kaçınılmazdı. İşte tam o anın ortasında düşünceler beynime hücum etmişti. Karmakarışık düşünceler, rayından çıkıp dönüşü olmayan hatalara yol açacak boyutta zihnimi ele geçiriyorlardı ve kalbimin dengesizleşen ritmi beni daha da çok korkutmuştu. Ama hayır, bu ölmek kaygısından doğan bir korku değildi. Ployme’nin gönderdiği fotoğraflara bakıyorken, bir an yaklaşıp yatak odasının penceresinden aşağıya baktığımda Slaorm’un saf ve temiz yüzünü gördüm. Yoksa o, buna inanmamı sağlamış ve başarmış mıydı, slaorm gerçekten de beni aldatmış olabilir miydi? Ancak fotoğraflar gözümün önündeydi ve üzerinde oynanmış gibi durmuyordu. Yoksa…yoksa ben.. onun ninnileriyle uyumaktan memnun muydum? İnanamıyordum! Bu düşüncelerin benim olduğuna inanamıyordum, çünkü böyle şeyleri daha önce düşünmemiştim. Bu düşünceler haddinden fazla sosyopatçaydı ve gittikçe güçleniyorlardı. Onu öldürme isteğiyle yanıp tutuştuğum da zaten çıtayı aştığımı fark ettim ama bu hisler çok yüksektiı. Zihnimdeki bu zehir beni ele geçirmeden onu durdurmam ya da bir şekilde kanalize etmem gerekliydi, bomba patlamamalıydı. Slaorm’u katletmek fikrinden sıyrılıp, zararsız gibi görünen-hissettiğim bu düşünce virüsünü öldürebilmek için Ploymenin bana olan aşkına karşılık verdim ve hayata tutunmama bir sebep olması için kızım Zio’yu da yanıma almalıydım. Egloon’u alnından öptükten sonra Zio’yu beraberimde götürmek için kucağıma aldığımda, Slaorm, Egloon ve Zio’nun çığlıkları eşliğinde Ployme ile buluşmak için yola çıkmıştım. Belkide çok bencilceydi, ancak annelerini kan revan içinde bırakmaktan çok daha iyidi.
Deshraa şehrinden ayrılarak Bolteol şehrinin girişindeki bir şarj istasyonuna uğrayan bu zihinlerinden, ruhlarından ve kalplerinden yaralı üç kader kazazedesi aynı zamanda kısa bir mola vermeli, az da olsa rahatlamalılardı.Hava yavaş yavaş kararmaya başlıyordu, tabi yaşananlarda onları yormuştu. Yol boyunca bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiyle ağlayan Zio, en sonunda yorgun düşüp uyuyakalmıştı. Zio susmak bilmemişti ama muhtemelen neler olup bittiğini de anlayamamıştı. Xad-Mn markalı, dağ tipi ve küçük kasalı arabadan indiklerinde Drakgoa kapıyı kilitlemişti. Ployme, Drakgoa ya sarılıp ellerini onun saçlarında gezdirirken, ”tekrar özür dilerim. Ben de bu oyunun içindeydim, fakat sen beni kabul ettin.. ne diyeceğimi bilemiyorum ama.. senin bir şeyi bilmeni istiyorum, seni çok seviyorum.” Ployme’nin adeta kendisine kenetlenmiş gibi duran bedeninden nazikçe ayrılırken, ”bana biraz zaman versen keşke, durumumu anlamıyorsun bile lütfen, bu beni mahvediyor.” Drakgoa’nın ellerini tutup göğsüne doğru götüren Ployme, ”mahvolmanı istememem den bahsedecektim, ne var ki sen bunu istiyor gibisin. Sana sarılıyorum, çünkü buna ihtiyacın var. Bunu telefonda sen söylemedin mi?” Haklısın mahiyetinde başını sallayan Drakgoa, arabasını şarj etmek için aracın arka sinyalinin hemen yanındaki prizin korumalı kapağını açarak fişi taktıktan sonra Ployme’nin elini sıkıca tutup istasyonun mağazasına girerler. Ellerinde bir kaç poşetle dışarıya çıktıklarında ikisi de hemen birer sigara yakarlar. Hiç konuşmadan sigaralarını içip izmaritleri her yerde çokça bulunan özel tasarlanmış fanuslar dan birine atarlar, ardından arabanın yanına geldiklerinde ellerindeki poşetleri kasanın içindeki kutuya benzeyen bir bölüme koyarlar. Drakgoa %89 şarj olmuş aracından fişi çıkattığında beraber arabaya binerler ve uzun süren sessizliği Ployme o, harika sesiyle sonlandırır. ”Gideceğin bir yer yoksa annemin evine gidebiliriz, böyle şeylere sakın kafanı takma hem o misafir sever.” ”Hayır,” diyerek, yüzüne, ”sen neyden bahsediyorsun,” dermişcesine bir ifade takınarak arabayı çalıştıran Drakgoa tekrar Ployme’ye dönerek, ”kardeşimin Soltyord da ki evine gideceğiz, daha çok bir dağ evi ama mükemmeldir.” der. Elini sevdiği adamın saçına götüren Ployme, ”peki, öyle olsun,” derken, Zio’nun ağlamasıyla dikiz aynasına çevirir gözlerini Drakgoa. Ployme, Zio’ya dönerek, ”Tatlım lütfen, fahişe annen için ağlama artık,” der. Ani bir hamleyle direksiyonu kırıp yolun kenarına geçen Drakgoa freni kökleyip, ” neee?” diye, bağırır Ployme’ye dönerek. Ellerini torpidoya vurduktan sonra Drakgo’nın yüzüne bakan Ployme hışımla araçtan dışarıya çıkar, ancak kapıyı kapatmaz. ” Asıl sen neden bahsediyorsun? Kızının bunu bilmesine izin vermelisin, yani o gerçeği öğrenmeli.” der. Elini pantolonunun sol ön cebine götüren Ployme telefonun titrediğini fark edince çıkartır ve bakar, ” Drakgoa acilen telefonunu ver, acilen.”der. Telefonu Ployme’ye doğru uzatan Drakgoa, ”ne oldu, neler oluyor?” diye sorunca, telefonların hattını çıkarıp kıran,telefonlarla birlikte yolun kenarına fırlatan Ployme hızla arabaya binince, ” Benim peşimdeler, bu adamlar çok tehlikeli. Aslında bununla ilgili daha önce konuşmalıydık, bizim yani arabozucuların asla yapmaması gereken bir şeyi yapıp sana aşık oldum ve şimdi seninle geliyorum. Şirkettekiler konuşmalarımızın hepsini dinlemiştir.”der. Ellerini saçına götürüp geriye doğru parmaklarını içerisinde gezdiren Ployme, ” aslında bir şey daha var, bizim şimdiye kadarki bütün konuşmalarımızı dinlemiş olabilirler telefon kapalıysa bile bunu yapabilirler. Yani nereye gideceğimizi biliyor olabilirler.” Drakgoa, anlam çıkarmaya çalışarak bakan kızının gözlerine üzülerek bakarken,” Zio tatlım.. seni annenle son bir defa daha görüştüreceğim ama bu son olacak, kardeşini de alacağım.” der ve yolun ilerisinden karşı şeride geçip evin yolunu tutar.
Slaorm’a olan mesafe gitgide kısalırken, koltukta ters dönmüş dizleri üzerinde oturarak geliş yolunu seyreden Zio, ” babaaa,” diye çığlık atar ve tam o an araba arkadan aldığı bir darbeyle sarsılır. Zio, ön tarafa doğru savrulduğunda Ployme kendini umursamayarak onun aldığı hasarı azaltmak için kollarını ona uzatır. Drakgoa, ” bizi buldular,” der ve gazı kökler.
Ressyopların Evi
EkOnseo şirketinin adamları Ressyopların evini basmıştır. Takriben 1 saattir Slaormla Egloon’u tehdit ederek sorguya çekmektedirler. Adamının ve çalışanımızın yerini söyle, son defa soruyorum. En ufak bir tahmin bile olur, hadi biraz zorla kendini. Ağlayarak cevap vermeye çalışan Slaorm, ”bilmiyorum,” der.
Drakgoa evin yakınına geldiğinde iki el silah sesi duyar.
Devamı Gelecek…