Gülün dikenlerini temizleyen çiçekçi ablam gibi temiz ve huzurlu yağan yağmura ne demeli peki? İstiklal Caddesi günahlarından arınıyor bu yağan yağmurla… Peki o çiçekçinin güllerden kesip attığı dikenin suçu ne? Aslında ablada farkında herşeyin. Dikenler yere düşerken birer birer o da kaçak sigarasından bir tane çıkarıp ateşliyor dertli ve yıpranmış elleriyle. Ağzında sigara temizlemeye çalışırken, diken inatlı kesilmiyor. Sinirleniyor çiçekçi ve sigarası daha sönmeden sinirle bir başka sigara yakıyor. O kullandığı meyve bıçağının gözü kör ola …
Akşam ezanı giriyor araya ve yaşam duruyor. Zaman kavramı o anlık bitiyor. Sadece çiçekçi hareket ediyor ve kestiği dikenler ağır ağır yere düşüyor. Ezanı duyunda o da durup istiklali izliyor. Durmuş hayatı seyre dalıyor. Ezanı dinliyor oda korkulu gözlerle bana bakıyor o an. Farkında etrafındakilerin. İnsanlar, arabalar, hayvanlar yağan yağmur bile duruyor. Sadece o ve ben bunları görebiliyoruz. Sigarası elinde yanarken, yere elinden damlayan kan beliriyor. Diken yere hala düşmemişken kanı daha hızlı düşüyor yere. Kan o kadar kırmızı ki gecenin karanlığında nasıl bu kadar göze çarpar ben bile şaşırıyorum. Elindeki sigarası kandan sönüyor. Kullandığı mutfak bıçağı kırılıyor bileğine saplarken. Ezan daha bir acı okunuyor İstiklalde. Yağmur havadayken, durmuşken daha bir iç acıtıcı burada. İnsanlar sessizken daha bir güzel. Kedisiz köpeksiz ise berbat. Araç yokken harika bir yer. Yinede yalnızların bölgesi burası…