Şimdi sen bana ”git” diyorsun ya;
Bir Nazım daha sürgün ediliyor,
Memleket toprağından, Moskova’ya.
Bahardan yoksun, soğuk diyarlara,
Aklın buz gibi, fikrin firarda.
Şimdi sen bana ”git” diyorsun ya;
Otuzlu yaşlarımdayım Ankara’da.
Düşüyorum belediyenin kazmış olduğu bir çukura.
Cebimde senin için yazdığım kağıt kesikleri,
Ölü bir tebessüm var suratımda.
Şimdi sen bana ”git” diyorsun ya;
Bir ”Y” harfi de ben kaybediyorum soyadımdan.
Beni teselli ediyor Süreya, akşamüstleri Çiçek Pasajında.
Peki ben ne hesap vereceğim ?
Penceremde öksüz bıraktığın begonyalarıma.
Şimdi sen bana ”git” diyorsun ya;
Boylu boyunca uzanıyorum,
Soğuk parke taşlarına.
Tutunmaya çalışıyorum,
Umut vaad etmeyen, sönük, kayan yıldızlara.
Şimdi sen bana ”git” diyorsun ya;
Bu hiç üç harfe sığmayan bir elveda !
Aşk peşkeş çekilir oldu, üçüncü şahıslara.
Ve esamesi okunmuyor artık şarkımızın radyoda.
Bir kelebek beklerken avuçlarında,
Tüm çığırtkanlığınla…
Şimdi sen bana ”git” diyorsun ya.
El’veda…