Uzun zamandır buradayım,dünyada.Aslında uzun zamandır burada değilim,olduğum yer tabut.Burası soğuk,hissiz,çaresiz,korkutucu.
Tahtaları öyle sağlam ki,Tanrı bile kıramıyor.
Nasıl düştüm buraya? Annem rahminden bunun için mi getirmişti beni?
Fırsatı olsa kendisinin bile gelmeyeceği yere,bir hastane odasında niye doğurmuştu.
Tabuttan kurtulmak istedim.Ev aradım didik kendime.
Ev.İki harften oluşan,kısacık ama sıcacık bir yer.
Evim olucağını sandığım adamlar tanıdım,aslı bir motelden ibaret olan.
Bir adam tanıdım,insanları sevmediğini,nefret ett
iğini,ölümden korkmadığını söyleyen bir adam.
Ben bir insandım ve beni de sevmedi.Unuttuğu birşey vardı.
Bende insanları sevmiyordum.O bir insandı,ve buna rağmen onu sevdim.
-Dim diyorum.Çünkü derler;”burda bir yara kalmış,öpmeyeceksen,iyileştirmeyeceksen gerek yok koklamana.”
Öpmedi,koklamadı da,kendi yaralarını sarmaya bile korktuğundan kaçtı bana ilaç olmaktan.
Ve şimdi görüyorum ki,bende çok ileri gidemeyeceğim.Geçmişinin altında çürüyüp giden iki insan olacağız biz.Ve son kez biz diyorum.
Çünkü,onunla ben aynı şeye bakıp farklı şeyler gördük.Bu da bizim yolumuzu ayırır.Ayırdı da.
O geçmişine ait.
Geçenlerde bir gün geçmişimle karşılaştım.Uzun zamandır yolculuk yapıyormuşum da,artık evime dönmüşüm gibi hissettim.
Evimden uzaktayken,çok yorulmuşum.Artık dinlenmem lazım.
Hoşgeldim evim,ne olur bacandan hep duman tütsün.