Günde namaza ayırdığım beş vakitten daha fazla sana ayırmış olmamdan mütevellit bu hale gelmiş sayılırım. Her aklıma gelişinde değil, her aklımdan çıkışında sanki ütünün fişini çekmemişim ocağın altını söndürmemişim gibi hemen sana yöneliyordum. Kiminle konuştuğun ne yaptığın bundan sonraki yaşantının önemi kalmadı artık bende, seni gece yarısından sonra sabah ezanında aktif görüyor olmam bile beni mutlu edebilir hale geldi, aklım ortak bir yan aramakla meşgul olurken, kalbim hala eski günlerin acısıyla bir kez daha kor közlerde alevlenmeye bekliyordu. Artık zaman geçmiyor, dönence bir türlü dönmüyordu. Sana verdiğim sözümün mahiyeti her geçen gün bir önceki günden artarak azalıyordu. Bir şeyler yapmamın farkındaydım ama elimi kolumu bağlayan nedenlerin bir türlü peşimi bırakmıyor olması beni çaresizlikle baş başa bırakıyordu. Bende bildiğim işi, aslına bakacak olursak bildiğim sandığım işi yapıyordum; defalarca seni seviyor seni düşünüyordum. Ondan öteye gidemez, yapamaz hale gelmiştim, seni kendimden kaybetmişken, hayatımdan da kaybetmek istemiyordum, her tarafımı korku sarmıştı. İliklerime kadar hissettiğim hatta tüm hücrelerimle beraber, sevgimin altındaki korkuyu hissedebiliyordum. Her şeyin farkına varmama rağmen, senden duymak beni bir hayli üzecek ve belki de kalıcı hasarlar bırakacaktı kalbimde. Evet, korkuyordum, tüm benliğimle seni tekrar göremeyeceğimden, kokunu içime çekemeyeceğimden, gözlerine dokunamayacağımdan korkuyordum.