(Herkesin kendinden bir parça bulacağı öykülerden değildir, bilirsiniz ki; hepimiz kendimizi bir zamanlar kocamıza saklıyorduk. )
Dur, ilk önce kahve içelim, sonra beni istediğin gibi sikebilirsin.
Özür dilerim.
Böyle bir giriş yapmamalıydım. Böyle olmuyor, kahvenin tadı hep aynı ama cümleleri değişik bir halde kullanıyorduk. Saygımız var birbirimize ve sevgililerimize, o yüzden 99 kere öpüşme sınırı koyuyorduk. Zaten şunu demiştik, bir çift eğer 100’den aşağı bir öpüşmeyle sevişmeyi sonlandırıyor ise o ilişkide bir sorun vardır hem de büyük bir sorun.
Dur, biraz kahve yudumlayalım, sana hayat hikayemden bahsedeceğim, sonra istediğin gibi beni becerebilirsin, ımmm, yatabiliriz – çok sıradan – istediğin gibi kadının olurum – çok sahiplenici – istediğin gibi ihtiyaçlarımızı gideririz, işte dürüstlüğün gerçek tadı, senfonik bir bitişin seslerini duyumsuyor musunuz?
Üniversitemin ikinci senesi, nasıl bir adama aşık olmuşum, sonra beni kendine inandırmış, yatmışız ve arkasından gidip ev arkadaşımla yatmış, arkasından, üst kattaki komşumuzla da sonra onun annesiyle bir münasebeti olmuş, sanırım bir hikaye böyle olunca hemen acı çeken bir kadının ancak seks sayesinde ayakta durabileceğine inanıyorsunuz? Haklısınız, burası Türkiye ve biraz içimizde acı çekmişlik var ise, her şey mübah oluyor, Tanrı oku diyeceğine ilk önce acı çek deseydi, toplumca ne çok rahatlardık. Kimseden bir aşk acısı çekmedim diyeceğim ve siz inanmayacaksınız. Hani şu söz var, aşk acısı hiç çekmedim, şu dünyanın acısı varken diye, o hatuna şey diyesim geliyor. Siktir git, ne dünyanın acısı, güdülerimizde var, evrime de inanıyorsunuz değil mi? O zaman nasıl da av ve acı kavramını bu kadar önemsiz kılıyorsunuz anlamıyorum.
Cinsiyet diye bir şey yoktur, bu toplumun ve dinlerin verdiği değersizleştirme ve kontrol sistemidir. Bu yüzden ilk başta kendi cinsiyetimi yok etmeye düşündüm bu toplumda. Her kız gibi bebeklerle oynadım, hatta babamda da azıcık taciz bile gördüm ama tecavüz değildi, maalesef kısa boylu, siyah saçlı, kahküllüydüm ve güzel dudaklarım vardı, gözlerim biraz çekik olsaydı daha da keskin avcı olabilirdim ama şimdi bunu makyaj sayesinde başarabiliyorum. Büyüdüğümde, her kadın cinsi gibi, regl olmanın verdiği duygusallığı ya da toplumun bana bastırdığı değer yargılarına karşı duramadım. Başımı bile kapatan bir zihniyetin çocuğuydum. Güzel bir şeydi inanır mısınız? İnsanların örtünmesini seviyorum, çünkü bu insanların arasında bir karanlık gibi oluyordum. Herkes sana bakıyor ve sen o avcılardan korunuyorsun, biraz güvenli bir yere gidince, soyunup dökünüyorsun ve beyaz bacakların çıkıyor ortada, sana güneş bile zarar veremiyor, birkaç sivilceyi de fondöten ile yok edebiliyorsun. Bir gizlenme aracı olarak para yatırmak, bu savaşta en önemli niteliklerden biri. Pekala, kapalı bir kadın ibadet yapmak zorundadır düşüncesindesiniz ama ben böyle bir şey yapmıyordum. Meraklanıyordum, okuyordum, hepsinde güzel sözler sıralanmış şiirler olarak hissediyordum. Tanrı da kutsal, şiirsel dili de ama bir eksik var, müzik, doğa bu müziği desteklemiyor, bunun için notalar gerekiyor, Tanrı sanatçı değil, yazmayı da bilmiyor, okuduğunu da zannetmiyorum, çok eksik var, sadece güzel konuşuyor, zaten bizler de böyle adamlara aşık olmuyor muyuz?
Ön Sevişme Öncesi Son Beş Dakika :
Biraz daha çektiğimde dumanı tüm vücudumun ağırlığını hissetmek isterken, bunu kaybediyordum. O anda işte, bir deri isteği içimden, hadi kızım, bırak kendini, her türlü o anda seni isteyecek, gurur yok, kahve yok, sözcüklerle kandırma yok, çıplaklık var, sana tapacak bir cinsiyet var, biraz da dişliysen tapacak birileri var, ama ben bir kişiye ait olmadığımı da biliyor, nasıl tapacak ama bilirsiniz Tanrı da bir kişiye ait değil ve herkes ona tapıyor, Tanrı, Tanrı diyorlar ona bana ise orospu. Fahişeyi çok estetik bulurum ama sürtük benim saçlarımı arkaya atarak gülümsememe en güzel yakışandı. Erkekler orospu kelimesini vurgusundan mı seviyor yoksa anneleriyle ilgili bir durum mu var bilmiyorum, hep bir tını var kulağımda. Orospu denilmemiş bir anne bu dünyada yaşamıyor, bir şekilde her kadına orospu demiştir, gerek içinden gerekse de dışından, her kadın bir kez, pervasızca başkasının olmuştur, gerek içten, gerekse de dıştan.
Bana şu anda ismimle hitap ediyor, biliyor arkadaşıyla da yattığımı, hatta bu küçük şehirde kaç adamla yattığımı da biliyor, boşalana kadar güzel de kahve yapıyor bakmayın. Onun karşısında, bir adam var, saçları dökülmüş, gözlüklü, kaşları hep çatık, içinde bir orospunun fotoğrafını taşıyor sanki. Ona öpüşürken bakıyorum, insanlara iğrenerek de bakmıyor, sanıyorum onun düzenli seviştiği bir kadın yok, sanıyorum düzenli konuştuğu bir kadın da yok, düzenli yaşadığı bir hayat da kalmamış. Tükenmiş, saçlarının yanları beyaz, bu adamla seviştiğimizde bana farklı bir dünya yaratabileceğine inanıyorum, biraz kafa çayından içiyor, ben diğer adamla dillerimizi ısırırken, hala aklım onda, işte bu algı dağınıklığı içerisinde, elimden tutup rahatça beni odaya getiren başka bir adam oluyor. Aklım onda, birazdan diğer adamla seviştikten sonra ev arkadaşıyla sevişeceğim, gece ise bir diğer arkadaşım işten çıkacak, karısı onu beklemeden önce bana gelecek, kahve yapmayı bilmiyor, işte bu yüzden çok sevişmek istemiyorum. Bugün beş farklı adamla seviştim, kasıklarını sevdiğim iki adam, birinin dudağını seviyorum, bir diğeri ise elleri kirli, bana dokunurken temizleniyor sanki. Ağzı ağır sigara kokusu içinde, hunharca beni öpüyor, dudakları derin anlamlar içeriyor, parasızlık. Peki o adamla ne zaman sevişeceğim diye düşünürken bir anda çıplak bir şekilde onun karşısında buluyorum kendimi.
Sadece ayaklarıma bakıyor, elinde eski bir telefon ve kafası çıplaklığımdan uzak bir yerde. Ona giyinmem lazım diye düşünüyorum ve bu gece senin için sevişeceğim diyorum, tam giderken sesleniyor ve ona baktığımda derin bir çirkinliğin ardına sığındığı oyunsuluğu seziyorum, zaten bana yaşatıyor onu şu sözleriyle:
Anneme benziyor tebessümün, lütfen bu gece ağzına boşalmalarına izin verme.
İrkiliyorum, gözlerim doluyor gibi olurken, “Annende bu kadar güzel ağız olsa bu gece o da izin verirdi.” diyorum, aptal bir çocuğun ukalalığı içinde “fuck buddy’min” yanına gidiyorum. Ve ağzıma boşaldığı anda içim titriyor, artık o çocuğun avı olduğumu hissediyorum…
Kaç kadın ağzına başka bir erkek boşalırken aşık olur ki?
1 comment
“Tanrı da bir kişiye ait değil ve herkes ona tapıyor, Tanrı, Tanrı diyorlar ona bana ise orospu.”
işte aradığım cümle…