Bana cefa ediyorlar
Bilmem nedendir
Benim korkum senden değil
Kaderimdendir.
Bir kadın nasıl olur da her erkekle sevişebilir, günde birkaç kere hem de?
Bir şairin dediği gibi, insan otuz iki yaşından sonra aşık oluyor, çünkü artık yaşayacak bir şey kalmıyor.
Biraz erken aşık olmak istediğimi kitap okumadığımdan fark edemedim. Yoksa Tanrı’ya dua ettiğini söyleyen o adamla nasıl yatabilirdim? Ben inancı çok önemseyen biriyim. Karşımda ise Tanrı ile sözleşme yapmış bir adam duruyordu. Bunu Adem ve Havva nereden bilecekti, üstelik elmanın en güzeli de Isparta’da yetişirken?
İlk defa bir erkeğin evine gitmiyordum, ama hiçbir erkeğin de onun kadar güzel yemek yapacağını hala sanmıyorum. Kadına dokunmasını bilen erkek gerçekten de çok iyi yemek yapıyor. Bunlar sanki yüzyılımızın kodlanmış ve hiçbir zaman fark edilmeyecek gerçekleri gibi, tıpkı oy kullanma, özgürlük ve belirli günler ve haftalardaki duyarlılıklarımız gibi. İsmail ve İbrahim arasındaki ilişki, nasıl bir vejetaryenlik silsilesine dönüşebilirdi, bir ağaç nasıl olur da bir özgürlük amacı güdüldü, bir kadın vajinasına nasıl bu kadar anlam koyabildi? Hepimiz özgürüz ama kocalarımıza saklıyoruz kendimizi. Ama inanın kocama saklayacağım daha güzel bir şey var, o da ona yazdığım mektuplar, kitaplar, onu ararken yataklarından ağladığım adamların, garip sözleri.
Bir saate yakın konuştuk, on beş dakika seviştik. Ne aceleciydik bu kadar, pek anlayamamıştım. Gözlerimi kapattı ve biraz yumuşak diliyle tüm vücudumu toplumsal baskılardan, bağlılıklardan arındırdı ve sonrasında bir anda içime girdi, o anda yardım et baba, yardım et kocacığım, yardım et Tanrım diye bağırdım ve ağzıma iki parmağını soktu ve devam etti. Sonrasında ise titreyerek içime boşalmıştı, bunu çok sonraları fark ettim, o ara babamın bana öğütleri, annemin çimdik ata ata bana hatırlattığı gelenek ve göreneklerin krizlerini geçiriyordum.
Kendime geldiğimde, yatakta biraz kan vardı. O kadar korkmuştum ve direk kasıklarımı tuttum. Ağrısı canımı yakıyordu, yaşım on dokuzdu ve kimse aşık olmak için bir vajinadan daha güzel bir bahane bulamazdı. O adamı gözlerim arar olmuştu. Aşık olmuştum, kocam olmuştu, nasıl bir kölelikti, nasıl bir aşktı o anda, ona sarılıp, onunla dans etmek, ona aşkımı haykırmak ve ona tapınmak, ritüeller düzenlemek, annemden gizli eve çağırmak, ona yemek hazırlamak, aşk, özlem, tutku dolu mektuplar yazmak, ona yemek yapmak, tek koluna kollarımı sıkıştırarak yürümek, elini tutarken, onu kaybetmemek için her şeyi yapabileceğimi söylemek… Derken çok kanamam olduğunu yerdeki kanlardan anladım. Sanırım duştaydı, beni temizlemişti sanki, kanları takip etmeye başladığımda, kasığıma daha bir ağrı girdi, bu kadar kan nasıl oluyor da benim bedenimden çıkabildi diye düşündüğümde, yerde yatan ölü adamın, az önce içime boşalmış olan adam olduğunu birkaç ay sonra kusmalarımda onun yüzüne benzer suratı klozette gördüğümde anımsadım. Orospu çocuğu, içime boşalmıştı.
Bir insan ölmeden önce, bir insanı öldürebilir, bunu anlarım. Bir insanı, canını acıtabilir, bunu da anlarım ama iki insanı bir bedenin içinde zamana bırakarak katletmek, bir şeytanın işiydi. Her şey planlıydı ve o güzel yüzlü kadın ben oluyordum. Bu kadar girift bir acı, Dostoyevski’nin kitaplarında olur, genelde son birkaç sayfada.
Çocuğu aldırdım, dayak yedim. Sonra başka bir adamla yattım, çocuğu aldırdım, dayak yedim, sonra tekrar ve çocuğu aldırdım. Bir daha aldırırsam, rahmimin de alınabileceğini söylediler. Artık aşk yoktu, üç çocuk, bir adam öldürdüm, sanırım bugün daha fazla mutlu olamayacak gibiyim. İnsan kendini ve yaratımlarını bu şekilde nasıl öldürebilirdi? Tanrı, insan yarattıkça yok mu oluyordu? Babam benim neden namusumdan sorumluydu da, benim aşkımdan sorumlu değildi? Ve neden bu kadar yalan varken, bir insanın ölümü sizleri ağlatıyor ki?
Ve ağzımda ilk hikayede anlattığım gibi, bir adamın sert ve damarlı organı varken, başka birine aşık olmuştum. Nedeni ise, o benim doğuramadığım çocuğumdu.