Üzerindeki desenlere güveniyordu. Bu güveni de boşuna çıkmadı. Sahiplendi birisi. Ara sıra sigarasını yakar sonra sıcak cebine geri dönerdi. Yine bir gün dışarı çıkarıldı. Yine bir sigara yaktı ama bu kez masanın üzerine konuldu. Kimi zaman ellerde döndürülürken kimi zaman sigara paketinin üzerine bırakılıyordu. Sohbet ve kahkahalar çoğalmıştı. Masadan kalkıldı ancak onu almadılar. Bir süre sonra gelen garson fark etti onu. “Çakmak güzelmiş.” Yeni konak, pek ilginç bir tip değildi. Doğru dürüst sigara bile içmiyordu. Ancak cepten her çıktığında bir bayanın sigarasını yakıyordu. Bir ara “Ateş versene” diye bir ses duydu. Başka birinin eline geçtiği an, öncekini mekandaki müşterilerden biri çağırdı. “Bakar mısınız!”. Yeni sahibinin evi rutubetliydi. Mutfakta ocak yaktı birkaç kez, birkaç kez de normalden kalın bir sigara. Diğer sigaralardan farklıydı. Sabah erken vakitlerde yine ateşlenmek üzere çıkarıldı. Ancak cebe konulacağı yerde dışarı düştü. Çok fazla ayağa ve kimi zaman da ince bir tekmeye mazhar oldu. Uzun bir süre sürüklendi oradan oraya. Hava kararınca, sakalları yoğun ve uzun, üstü kalın ama pejmürde yaşlı bir tip aldı yerden. Salladı önce yaktı bir kere, sonra bir varilin içine girdi. İlk kez bu kadar büyük bir ateş yakmıştı. Sahibine benzer tipler bu ateş etrafında ısındılar. Gitgide hafiflediğini hissediyordu. Gün ışımıştı. Bir kaldırımda buldu kendini. Sabah güneşini hissetti ve sonra kendi ateşini düşündü. Dört adet lise öğrencisi ara sokağa girdi. Kravatları gevşek, gömlekleri dışarıda tiplerdi. “.mına koyum elli sefer dedik kibrit alalım diye hiç mi bozuk yok?” İçlerinden birisi fark etti kaldırımda duranı. “Dur dur çakmak var şurada.” Sigarasını yaktı liselinin ama bir daha yanmadı. Başta sigarasını yakan sertçe fırlattı asfalta. “Patlamadı .mına koyayım be”, beriki “Niye attın lan?”,”E gazı bitti oğlum”