-Sayın seyircilerimiz bir “gelinler ocakta odun ateşinde yemek pişiriyor” programına hoş geldiniz. Günümüzün modern dünyasında her şeyin dijital olduğu, al hamuru robotta yoğur şekil ver at hazır fırında pişsin zahmet çekmeden hazırla veyahut lokantadan sipariş vererek kocacığım ben hazırladım diyerek kolayına kaçtığımız bir dünyadan sıyrılarak, gerçek dünyanın içinde emekle iş gücüyle odun toplayarak kırarak, ocakta yemek pişirmenin yaşanacağı bir yerdir bu yarışmamız. Gerçek hayattın içinde zahmet emek gücünü katarak, kendimizi ispatladığımız benden varım bende eşimi mutlu edeceğim dediğiniz programımıza hoş geldiniz. Dediğimiz gibi emekle iş alın gücüyle bende varım dediğimiz bu konseptimizi için dört gelin adayımız var alkışlarla onları çağıralım. Birinci gelin adayımız. Hanife ben bilmem, hazır sipariş veririm diyerek bugüne kadar kendini eşini kandırarak bir yerlere gelemeyen, eşinin yediği yemeklerde odun ateşinin lezzetini arayarak bulamadığı için her gece gözyaşı döken adayımız geliyor. İşte karşınızda Hanife ben bilmem.
Alkışlar içinde gelin adayımız üzgün bir şekilde gelir.
-Hanife Hanım hoş geldiniz, lakin üzgün geldiniz. Bize neden bu yarışmamıza katıldığınızı amacınızı kısaca açıklar mısınız?
-On yıllık evliyim, ailem tarafından şımartılarak büyütüldüm. Annem evde yemekleri yapardı, bana kızım sen evlendikten sonra yaparsın gez eğlen diyerek büyüttü. Bu benim için bir şanstı veyahut ben böyle sanıyordum. Evlendikten sonra eşime istediği yemekleri yapamadım. Eşim yıllarca üniversitelerde okuyarak yurtdışında doktoralar yaparak, şöyle sımsıcak bir ev yemeğine hasret, hep hazır tost ayaküstü, makarna sahanda yumurtalar yiyerek büyümüş ve sonunda benimle evlenerek, sımsıcak ev yemeklerini doyasıya yemek için evlenmiş. Tabi yemek için değil önce sıcacık bir yuva ve eşinin elinden, ev yemekleri yemenin hayali ile evlenmiş. İlk bir ay eşim bana yemeklerimi beğenmese de, bunu belli etmeden gülümseyerek canım cicim diyerek sevmeye anlayış göstermeye devam etti. Lakin ben daha sonra onun mutsuz ağzının tadını yaptığım ev yemeklerinden bulamadığını fark ettim.
-Sayın Hanife Hanım nasıl fark ettiniz.
–Sık sık annesine beraber giderek akşam yemeklerini, o gün orada yatılı kalarak sabah kahvaltısını annesinin evinde sık sık devam ettirmesi ve beni de işten gelmeden önce arayarak hayatım haydi annemlere gidelim bu akşam harika kuru fasulye, kadınbudu köfte analıkızlı köfte yapmış, bizi de davet ediyorlar demesi ile başlayan emri vakilerinin sonucunda fark ettim, anladım ki ben güzel yemekler yapmış olsaydım, bunların hiç biri olamayacaktı.
-Bunu fark etmeniz zekice bir alkış daha Hanife hanıma. Peki, burada günümüz koşullarının yani kolaylıklarından vazgeçerek, bir köy evinde ocakta odun ateşinde yemekler pişireceğinize inanıyor musunuz? Bu sizin için zor olacak.
-Zor olsun yeter ki yuvamı kurtarayım, eşimi gülümseteyim bu bana yetecektir. Hem burada ki uzmanların yardımı ile öyle değil mi sizlerinde desteği ile…
-Tabii ki Hanife Hanım destek ve yardımlarımız sizlerle olacak, bundan emin olabilirsiniz.
-İşte bu nedenle bu yarışmaya katıldım, üstelik sonucunda para ödülü de yok, öyle olsaydı, diğer yarışma programları gibi üç kuruşluk para için ne kendimizden ne değerlerimizden vazgeçerek karşımızdakini gülünç duruma düşürmek için kavga içinde olarak sadece ben kazanayım diyerek oyunlar oynamıyor olmamamız, hepimizin kazanması bana cazip geldi.
-İşte bu da bizim farkımız olsun, sizler gibi, eşini yuvasını toplumu düşünen gelinlerimizle beraber…
-Şimdi bende sizleri ayakta alkışlıyorum yarışmaya katılan bir gelin tarafından.
Alkışlar stüdyoyu yıkıyordu
-Efendim sizi ve toplumu memnun etmemiz değerlerimize sahip çıkmamız bize ziyadesiyle yetiyor, buyurun ayakta kalmayın oturunuz, sizlerde oturunuz sevgili seyircilerimiz. Hepimiz aynı gemide yol alıyor, aynı hayatın penceresinden bakıyoruz. Karşımızda değerlerimizi yok edenler hiçe sayanların var olduğunu gördüğümüz anda hayat gemisinden veya hayatın penceresinden aşağıya inerek, bize bunu yapanların haddini bildirmek için aşağıya inerek, hadlerini hep birlikte vermek için sizinle beraber yol alıyoruz. Üç kuruşluk maddi menfaat uğruna, karşımızdakini incitmek aşağılamak bize bir şey kazandırmaz aynı para altın kazanmak gibi. Gayemiz başkasının özgürlük alanına girmeden, maddi değerlerden çok manevi değerlerin kazanılması için sizinle buradayız, sizi buyurun yerinize alalım Hanife hanım efendi kardeşim, şimdi ikinci yarışmacımız geliyor.
Mehmet Aluç