Kişinin güvensizliğiyle gelişen ve düşük düzeydeki duygusal ihtiyaçları ifade eden “yetersizlik” aşkını, mısralarla anlatmak o yârin vefasızlığını anlatmak, duygusal ihtiyacı olan sevilmenin, sevilememenin ıstırabı içinde kaldığını haykırmak ifade etmek en zoru olsa gerek. Bedenin verdiği tepki ile üzüntülerle yaşamak yazmak, yazan şair içinde zor olsa gerek, öylesine kolay değildir duygularını ifade etmek, aşikâr ederek anlatmak. Aşkın sınırı yok iken sevmek için, insanın buna sınır koyması abluka altına alması kendi mutsuzluğu için en büyük etken iken, bunun farkına varamamak içtenliğindeki ıstırabın acının farkına varamadan yaşaması daha farkına varmadan içten yanmalı motor gibi kendini yakması hatta yıkması bu olsa gerek!
Daha ringe çıkmadan mağlup olmuş, tebessümler birazcık kendini karşısındakine göstererek bir sevinç havasına sokmadan sönmesine talip olmak düşleri bir kalemde silmeye istekli olması kendini hırpalamayı sevgi sanan bir boksör gibi, kurulu olan gönül otağının kapısını açmadan karşısındaki insana teslimiyetle teslim etmeye benzer. Çabasız ıssız çöllere talip olanın bir şey elde edemeyeceğinden habersiz can çekişen bir insanın, eceli gelmeden ölümü istemesine benzer ki, oysa biz vakti gelene kadar çaba gayret ile yaşamaya geldiğimiz dünyaya ihanet etmeye benzer ki, rotasını kaybedeninde denizlerde batmasına benzer… Biraz ifade etmem uzun kelimelerle olduysa da ifade edememenin kifayetsizliği bu olsa gerek…
Gönülde saklı aydınlık olan aşkla sevmek var iken, kapısını açmadan kapalı tutarak, karanlıklarda yaşamak en büyük ıstıraptan başka bir şey değildir. Kayıtsız kalmamak için mütemadiyen çaba sarf ederken, gökyüzü gibi aydınlık gönlümün pencerelerinin perdelerini açarak içimi aydınlatmayı çok sevmişimdir. Her ne kadar karşımdaki insanını karanlık gölgesi vursa da, o karanlığı sevgi sözleriyle nidalarıyla doldurarak aydınlık etmeyi sevmişimdir. Bu da bana yazmanın şiir okumanın yazmanın içinde mütemadiyen dolaştığım okuduğum için olsa gerek. Mademki yazıyoruz karalıyoruz, okuyarak anlayarak bir farkımız olsun, hem bu farklılık kendimize kazanımdan ziyade, karşımızdakine bir şeyleri anlatmak adına yenilgileri kazanca dönüştürmek için gülüşlerini ortaya çıkarmak için, bizde var olan bu anlayışla bir yolda buluşmanın yol haritası olarak kazanca dönüştürmek en büyük destekçimizdir. Bu bizi farklı göstererek egomuzu tavan yaptıracak bir kazanım olmadığını da her yazar olarak biliyoruz, bir köşede bağdaş kurarak oturmanın da sevdalısı hiç değiliz.
Sözcüklerin kelimelerin anlaşılır olması için, içinde hazan mevsiminde kalmış eski sözcük ve kelimeleri ayırarak, bir latife edasıyla yeni sözcük ve kelimeleri bularak yollara serperek, yolları gezerek aşındırarak gönüllere varmaya çalışan bir dervişten seyyah ’ten farkımız olmadığını da belirtmek isterim. Özürlü sözcükler kelimeler bu zamana kadar, gülümsemeleri ağlattığı ortaya çıkmasına engel olduğunun da farkına vardık, artık duygu sevda aşk yüklü kelimeleri yazıyoruz, çünkü bu bizim görevimiz sevdaya uyumlu mizansen bir çabayla yazmak ve var olmak, vesselam.
Mehmet Aluç