Şafak, pus, is ve soğuk boğarken sokağı
Son ateşi de sönünce dağ başında bir çobanın
Ve balıkçı selam dolu bir bakışla çekerken ağı
Yağmur mu yağıyor bir de cennete?
Gözlerine baktıkça kavun kokusu çalınıyor burnuma,
Meleklerin saklandığı bir mağara olabilir gözlerin.
Ve gözlerine baktıkça
Araba kornalarından, su akışlarından,
Bebek çıngıraklarından, ay akislerinden
Ve gözlerine baktıkça sözlerinden oluşan
Muazzam bir orkestra konser veriyor yeryüzüne.
Yağmur yağıyor gözlerine baktıkça.
Sokak aydınlanıyor,
Sürüsüyle uyanıyor çoban.
Ve balıkçı mis gibi deniz kokuyor.
Yağmur, yağmur üstüne yağıyor.
Kaldırım taşları arasında filizleniyor umudum.
Yeşilleniyor şimdi de fabrika grisi sokak,
Papatya beyazıyla ve karanfil kırmızısıyla.
Hayır, hayır…
Bunlar naylon, kokusuz, yapmacık değil.
Yağmur sonrası sokak aralarında
Hanımeliyle karışık ıslak toprak kokusu…
Bu kokan benim umudum.
Ve daha da gürleşiyor gözlerine baktıkça.
Durmadan işliyor çarklar.
Kim durdurabilir dişlileri?
Metal renk zemin üstüne duman grisi
Yok olmuş sanki renklerin gerisi.
İnsanlar konuşuyor usulca,
Sanki medeniyet çökecek gözlerine baktıkça.
Üstte mavi gök çöküyor,
Altta yağız yer deliniyor.
Katar katar yağmurlar geliyor Kafkaslar üzerinden.
Birliğim, dirliğim bozuluyor gözlerine baktıkça.
Gördüğün şu ıslak sokak
Hayal hayal üstüne dizdiğim duvarlarla,
Rüya rüya çektiğim çitlerle
Ve bir köşede senin hayalinle
Benim yuvam.
Beynimin içinde yaşıyorum ben.
Ve bu sokağa renkli yağmurlar yağıyor gözlerine baktıkça.
Yağmur, yağmur üstüne yağıyor
Yağmur üstüne yağmur yağıyor.
Sırılsıklam oluyorum gözlerine baktıkça.