Gözlerim ağır
İlk defa bu kadar zor
Ağlamamak ve uyumamak
Korkunç bir bataklık
Sanki keskin bıçaklar batıyor gözlerime
Ve sanki ağlarsam
Bıçaklar bileniyor
Her yerde simli ipler var
Biliyorum ki uyursam
Bıçaklar gözüme değil, kalbime saplanacak
Ellerim kollarım bağlı
Biraz çekiştirince ipler kolayca kopuyor
Ama
Bu kez bataklık çekiyor kendine
Ben batıyorum
Ben çığlık atıyorum
Ben korkuyorum
Ben
Ben ağlıyorum
Ve en kötüsü oluyor
Bıçaklar acımasızca bileniyor ben ağladıkça
Ben ağladıkça gözyaşlarım
Bataklık oluyor
Alelacele evden çıkıyorum
Ayakkabılarımı bile yanlış giymişim
Umrumda değil
Üşüyorum, sanırım ceketimi almadım
İnsanların bana garip garip bakmasına aldırmadan
Ve gözyaşlarımın o soğuk havada bıraktığı histe boğulmadan
Yürüyorum
Hala ağlıyorum
Güzel anılar gibi hüzünlü, hüzünlü şarkılar gibi güzel çocuk var orada
Annesinin elinden tutmuş, babasının elleri ceplerinde
Tıpkı Süreya’nın şiirindeki gibiler
Hiçbirine doğru düzgün dikkat etmeden yürüyorum
Çünkü hiçbirini tanımıyorum
Belki şu kulaklıklı oğlanla
Otobüsten inerken çarpışmışımdır
Veya şu ihtiyar teyze
Başımın dönmesinden haberi olmadan beni yerimden kaldırmıştır
Hepsi rastgele, hepsi öylesine
Kimine bir şiirde rastlamışım, kimine bir otobüste
Fark ettim de hala ağlıyorum
Birden her şey yok oluyor
Kulaklıklı oğlanın parfümü, çocuğun güzel anılar gibi güzel annesi, ihtiyar teyzenin çantasını çalan kapkaççı…
Geriye sadece gözyaşlarım kalıyor
İçeri doğru çekiliyorum
Üşüyorum, ama ceketimi almadığımdan değil
Birer damla daha düşüyor gözlerimden
Çamur soğuk, çenem titriyor
Ve işte sona geldim
Devamını pek hatırlamıyorum da
En son
Kendi gözyaşlarımın bataklığında boğuluyordum