”Hayal mi ? Hayat mı ?” Dedi, ayaklarına bakarken, oturduğu yerden çocuk. ”Nereden çıktı şimdi ?” Diyerek soruyla karşılık verdi kız. Biraz çekinerek, biraz da merak ederek konuşmanın sonunun nereye varacağını. ”Biliyomusun, ben hayat’ım boyunca hayal ettim. Seni hayal ettim. ” Baktı, kız’ın yüzüne. Utandı, gözleri yine indi ayaklarına. ‘Hayal ile yaşayan insan mı kaldı diye mırıldandı kendi kendine kızdı biraz.’ Kız anlamıştı ne demek istediğini. Çocuğa göre daha gerçekçi idi. Hem gerçek olmak gerekir bu dünya da, hayal ile yaşayamazsın. Bunu çocuğa da söylemek istedi. Ama nasıl anlatılır ki, gözlerinde gökyüzü vardı çocuğun, nasıl geceyi indirebilirdi ki gözlerine ? Bunu yapmalıydı söylemeliydi ona. Olmaz demeliydi ama beklememeliydi. Bunu hemen söylemeliydi. Yüzüne baktı tam konuşacakken, çocuk devam etti. Ayakları ile oynarken, kafasını kaldırmadan şöyle söyledi. ”Ben gökyüzü’ne inanıyorum, hem orada çocuklar ve kızlar el ele imiş biliyomusun. Hep mutlu’larmış, birisi elini bırakırsa diğeri ağlarmış, yağmur da bu yüzden yağarmış. Biz gitsek ben senin ellerini hiç bırakmam biliyomusun…” Yerin dibi olsa da girsem diye düşündü çocuk, söylediklerinden utandı. Kızacağını düşündü, belki de gitmeliydi oradan. Daha fazla kalamazdı, o kadar utandı ki suratı kıpkırmızı kesildi. Kalkmaya yeltendi, ama gidemedi. ‘Ne olursa olsun artık, seviyorum ne yapayım yani isterse kızsın !’ diye düşündü. Bakamıyordu hala kız’a. Anlamıştı aslında kız, ama şaşırmıştı ne yapacağını bilmiyordu. ”Şeey ben inanmıyorum ama, ben yeryüzüne inanıyorum. Yeryüzünde çocuklar ve kızlar el ele tutamazlar. Hiç mutlu olamazlar, el ele tutuşurlar ise, kan yağar yağmur yerine. Bizim mutlu olmaya hakkımız yok..! O hakkı vermediler bize.” Dedi kız. ‘Tamam biraz abartmış olabilirim ama, bize bir gelecek yok’ diye düşündü. ‘Kim kiminle mutlu olmuş ki’ diyerek mırıldandı. Çocuk duymuş olacak ki, ”Belki biz oluruz, hem neden olmasın. Ben hala gökyüzüne inanıyorum. Belki insanları da mavi’ye inandırırız, anlatırız insanlara ? Mavi diye bir şey var deriz ? Eğer mavi’ye inanırsanız mutlu olursunuz deriz ? Olmaz mı..? Gökyüzüne inanın diye bağırırım ben, orada insanlar mutlu, hem el ele de tutabiliyorlar derim. İnanırlar belki ? Mavi’ye inanırlarsa belki yeryüzünde ki insanlar da acı çekmezler.”
Hayaller mavi, hayatlar siyah giymiş. Çocukları mavi’ye inandırmalı o zaman insanlar acı çekmezler belki de.. ”Kim inanır ki gökyüzü’ne. Yeryüzünde yaşıyoruz” demişti arkadaşım, bu hikayeyi anlattığımda. Alaycı bir gülümseme vardı yüzünde. Oysa hikayenin devamını dinlememişti. Dinleseydi ”Delimisin sen yahu” derdi. Bunu düşününce ben de gülümsedim.
Dışarı çıkmaya karar verdiler, çocuk tepeyi işaret etti. ”Hadi çıkalım göstereyim sana, gökyüzü’nde olanları.” Kız dinlemek istemiyordu çocuğu. Ama merak da etmemiş değil di. Çıktılar tepeye, çocuk gördüklerini kız’a da göstermek istiyordu. Konuşmaya başladı, işaret ettiği yere bakarak. ”Bak, görüyor musun ? Salıncaklar var bulutlar da sallanan. Sonsuzluğa sallanan salıncaklar. Bak işte ! Çocuklar ve kızlar hep el ele. Görmüyor musun yoksa ? Neden öyle bakıyorsun ? Deli değilim ben ! Gökyüzünde insanlar var ve mutlular, bir gün bende gideceğim oraya. Belki sende yanımda olursun, hiç bırakmam o zaman seni, eğer benimle gelirsen. ”
”Hikayemin devamını dinlemek istermisin, anlatabilirim.” Aynı gülümseme vardı yüzünde. Arkadaşı böyle saçma bir hikayeyi dinlemek istemiyordu. Ama uzun süredir arkadaşlardı kırmak istemedi. ” Anlat bakalım, hayaller mi hayatlar mı kazanacak ? ” Yine aynı alaycı gülümseme ile baktı arkadaşının yüzüne..
İnmişlerdi tepeden. Yürürlerken, kız ”Sıkıldım artık saçmalıkların dan, ben eve dönüyorum. Sen de gökyüzü’ne mi gidersin, yeryüzünde mi kalırsın ne yaparsan yap.” Eve doğru giderken, ‘çok mu ağır konuştum acaba’ diye düşündü kız. Bunu düşünürken, bir ses duydu. Döndü arkasına, çocuk yerde kanlar içinde. O anda daha tuhaf bir şey oldu, yerde yatan çocuk bir an da kayboldu.. Kız hem şaşkınlık, hem korku içerisinde eve gitti.
”Ee anlat çatlatma adamı” inanmasada merak etmişti belli oluyordu, yüzündeki ifadeden.. ”Tamam tamam kızma, anlatıyorum.” Güldü ve devam etti..
Kız rüyasında çocuğu gördü. Tepe’ye gelmesini söylemişti çocuk. Birden uyandı, bir yudum su içti ve sabah olmasını bekledi. Gün doğarken evden çıktı ve tepe’ye vardı. Ama bir şey yoktu. Ağaca sırtını yasladı ve kafasını gökyüzü’ne kaldırdı. Gördüklerine inanamadı önce. Saatlerce baktı, çocuklar ve kızlar el ele. Bir kişi hariç.. O çocuğun yanında kimse yoktu sadece..
”Saçmalık kim inanır böyle bir hikaye’ye.” dedi arkadaşım, ama nerden bilebilirdi ki bu hikayenin benim hikayem olduğunu. Tabi söylemiyecektim ona, henüz söylemiyecektim. ”Sabret daha bitmedi, devamı var.” Gülümsedim. Bu sefer alaycı gülümseyen bendim. ‘Hikaya’me inandırmak değil amacım, gökyüzü’ne inandırmak’ diye geçirdim içimden. Dünya üzerinde kim varsa gökyüzü’ne inandırmak.
Kız gördüklerine inanmak’ta zorluk çekiyordu, inanmak istemiyordu. Böyle bir şey olması imkânsız dı. ”Bunların hepsi bir rüya olmalı. Evet evet rüyadayım, uyanınca bunu çocuğa da anlatmalıyım” kendi kendine söylendi. Çok derin uyumuştu, hatta uyandığında yerdeydi. ”Bütün bu olanlar rüya..!” Diyerek koştu çocuğun evine. Kapıyı çaldı, 30’lu yaşlarda bir kadın açtı kapıyı. Çocuğu sordu. Kadın şaşırmıştı, heralde yanlış geldi diye düşündü. Çünkü kendisinin bir çocuğu yoktu..
Arkadaşı çay demlemişti, adam hikayesini anlatırken. Merak ettiği bir şey vardı her ne kadar inanmasada ilginç bulmaya başlamıştı. Çaylarını içerken. Sabırsızlıkla. ”O çocuk gerçekten yok muydu ? Bunlar sadece rüyamıydı. ” O çocuk bendim demedi ama güldü…
Kız ne yapması gerektiğini bilmiyordu. O kadar şaşkındı ki, nasıl olmazdı, neredeydi çocuk. Tepe’ye çıkmaya karar verdi. Ama hiç bir şey göremedi. Umutsuzlukla evine döndü. Annesine sordu, ”Anne dün bir çocuk vardı burada gördün değil mi sen de ?” ”Hayır kızım kimse gelmedi evimize, çok yoruldun heralde, git dinlen biraz istersen” Kız olanlara bir anlam veremiyordu. Çocukla konuştuğuna emindi. Tekrar çıktı evden, tepe’ye çıktı saatlerce baktı çevresine kimse yoktu. Gökyüzünde hiç bir şey yoktu. Mavi ve bulut sadece…
1 yıl geçmiş ti ve hergün tepe’ye çıkıp saatlerce bakıyordu ama hiç bir iz yoktu. Bir gün yanına yaşlıca bir adam geldi ve oturdu. ”Bekleme. Gitmelisin, sen gitmelisin oraya.” Gökyüzü’nü göstererek. ‘Nasıl’ diyecekken. Adam kayboldu… Kız o kadar çok düşünüyordu ki kafayı yemek üzereydi. ”Gitmeliyim… Gitmeliyim… Gitmeliyim…”
Çocuk kaybolduğu yerde kızın karşısına çıktı. ”Bekliyorum…” ”Nasıl geleceğim ?” Kız delirdiğini düşündü, hayal görmeye başlamıştı. Yorulduğunu farketti, eve gidip uzandı. Rüyasında çocuğun beklediğini gördü. ”Seni bekliyorum gelmiyecekmisin..” Çocuk kaybolduğundan beri her gün yağmur yağıyordu.. Çocuğun söyledikleri aklına geldi. ”Eğer biri elini bırakırsa yağmur yağarmış. ”
Kız inanıyordu artık mavi diye bir şey vardı. Herkes mutlu’ydu orda. Yağmur durmuştu. Çocuk ve kız el ele idi gökyüzü’nde. Bunun da rüya olduğunu düşündü. Uyanacağını, ama kız bir daha uyanmadı…