Acıyı derinlerde yaşamış gönlü güzel insanlar “kendine iyi bak” ve “mutlu ol” der. Hafif ağlamaklı gözlerinden anlarsın zaten safsatalara neredeyse kafa göz dalmışçasına hem öfkeli hem sakindirler. İki muhabbetin belini kıralım dersin geçersin karşısına. Çaylar gelir ve tahta sandalyede oturmuş amcamız, çay bardağından çıkan kaşığa dayadığı işaret parmağıyla öğütler sıralar. Dökülse de dişleri unutsa da yüzleri ana fikir hep aynıdır. İster adam ol ister kadın ister bir dine inan ister inanma seni yargılayanlar olacaktır. İyi ya da kötüyü karşılaştırmadan önce insan ol sonra başkalarına insan gibi davran kötü olanlar zaten senden kopacaktır.
Hiç var olmamışcasına bir hayat yaşamaya başlarsın. Arkadaşlarım, dostlarım diye bildiğin herkes eksilir etrafından. Halinin berbat olduğunun sende farkındasındır ama beynin harekete geçmeni engeller çünkü engelleri aşabilecek bir amacın, düşleyecek bir hayalin yoktur. Her defasında kendini sorgular cevap bulamaz, içine kapanır ve yavaş yavaş kendini yitirirsin. Mahvolmuş bir hayat kaybolmuş bir ruh mu görmek istiyorsun bende belki de fazlası var. Tüm bunlar doğduğumda olmadı elbette benim de güzel anılarım kahkahalar attığım günlerim oldu. Papatya falları baktığımız baharın gelişinin kutlandığı günler. O zamanlar ki mutluluğun resmini neredeyse herkes yapardı şimdi yapamazlar ama verecekleri cevap bellidir “Fotoğrafını çekeriz.”