Rüzgar saçlarımı tel tel uçururken;
ruhuma yağmurlar yağdı, fırtınalar esti bedenimde.
Zemherinin ayazında yandım, ağustosun ateşinde dondum.
Bu fırtına hayra alamet değil derken,
bir baktım ömrümden nice ömürler geçti..
Ölümüm öptü beni yakarmışcasına,
sıcağını yanağımdaki belirsiz gamzemden hissettim.
Azrail elinde bir demet dikenle bakarken bana,
buraya kadar dedim, durdum düşündüm.
Bilincimin bileklerini kestim,
ve kendimden vazgeçtim.
Akarken gözümünün önünden hayat filmim,
bir kız çoçuğu seslendi bir anda bana..
İrkildim ve kendime geldim,
buraya kadar gelip gitmek olmaz ki dedim,
ve birden ölüverdi ümitsizliklerim.
Bekledim, öyle beklemek ki seneler geçti üzerimden,
payizler geçti, zemheriler geçti, baharlar, yazlar geçti..
Ve ben takvimlere çentik atmaktan vazgeçtim..
Sararmış yaprakların dans ettiği aklımın hastane odasında,
sessiz,huzursuz,is kokulu soğuk yaz akşamlarından geldim ve geçtim.
Çıktım aklımın hastanesinden dışarıya,
paslı raylarda yürüdüm tek başıma.
Oturdum bir istasyon durağında,
Vagonlar dolusu insanlar geldi geçti yanı başımdan,
el salladım, hepsine güldüm.
Yüzüme bile bakmadı o sahte arkadaşlar,
içimden eze eze geçti vefasız insanlar.
Zehirler geçti damarlarımdan,
beyazlar fışkırdı saçlarımdan,
Beynimden insanların elleri geçti,
hayatımdan hastalar, ölüler geçti,
cenazeler çıktı kalbimdeki odalardan..
Öleceğim sandım acıdan ama iyileştim,
o da geçti zamanla…
O kadın aradı bir gün,
“tanrının en fiyakalı kıyağı sensin be adam” dedi.
İnandım tatlı diline,
ne varsa kalbimde zehirli olan, hepsi geçti bir anda.
İmbat vururken yüzüme ılık ılık,
radyoda izmir yanıyor çalardı sezen’den,
Oturup ağladım, gözyaşlarımı içime akıttım.
Ağladım,
başımdan geçenlere değil geçmeyenlere ağladım..
Anason kokularında arabesk günler yaşadım.
Başım sabitti ama yıldızlar dönüyordu gökyüzünde,
içimden seni kusmak geldi, dayanamadım kalktım,
Kumsala çıktım biraz hava almak için,
gece vakti denizin tuz kokusunu yaralarıma bastım.
Bir baktım ki üzüntüm geçti,
kederim geçti..
seslendirmesi: