6 Şubatta Anadolu’yu sırtından vuran 7,4 şiddetindeki deprem felaketinden sonra, yüreğim haber ajanslarını dinlemeye, gazete haberlerini okumaya izin vermedi.
Mevlana Celalettin Rumi’nin “İki parmağının ucunu gözüne koy. Bir şey görebiliyor musun dünyadan? Sen göremiyorsun diye bu âlem yok değildir.” Vecizesi misali inzivaya çekildim.
Ben görmeyince acılar dinecek, yaralar sarılacak zannediyordum.
Çalışma odama kapanmış, Youtube ’ta Türk Sanat Müziğinin unutulmaz sanatçısı Nesrin Sipahi’nin yorumladığı “Ne demiştin niçin caydın sözünden, Hevesin bir anmıydı yeminin yalan mıydı?” Şarkısını sazlar eşliğinde dinlerken, başımdan aşağı bir kova kaynar su döküldü.
İki günden beri siyaset allak bullak olmuş çalkalanıyormuş. Altılı masanın bir ayağa çürük çıkmış. Ayakta çatlak varmış. Kendi kendime kızdım.
Oramı buramı yumrukladım kendime gelip inzivadan çıktım. Haber kanalları, Televizyon spiker ve haber Muhabirleri seferberlik ilan etmiş hepsi işbaşında.
Altılı masada yer alan büyük küçük partiler, hepsi harıl harıl çalışıyor. Demeçler, toplantılar birbirini kovalıyor. Onlar çalışa dursun ben de geriye kısa bir yolculuğa çıktım. Gündemi altüst eden altıncı masanın çatlak ayağı daha dün denebilecek kadar yakın tarihte,” Altılı Massa’yı devirmem, millete ihanet etmem” diye verdiği sözle yüz yüze geldim.
Ve içimden bir ses kulağıma şimdi ne değişti de Türkiye, Cumhuriyetin 2.yüz yılına bir umutla yürürken, verdiği bütün sözünü unuttu diye kulağıma fısıldayıverdi. Sonra iki günden beri birleri keyiften dört köşe. Bir siyasetçinin kapris ve sorumsuz davranışları yüzünden millet; hayal kırıklığı girdabına düşmüş, umutsuzlukla boğuşuyor olmalı diye de ekledi.
Sahi ne olup ne bitiyor diye kime soralım, bize kim ikna edici cevap verebilir?
Yakın tarihi hepimiz yakından izledik. Altılı Masada sorun yaratan lider İyi Partiyi kurduğu 2017 yılından beri CHP ve onun genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile el ele, kol kola yürüdü.
Katıldığı seçime CHP’den ödünç aldığı milletvekiliyle katıldı. Şu andaki varlığını bi bakıma CHP milletvekillerine ve Genel Başkan Kılıçtaroğluna borçlu.
Daha düne kadar aralarında su sızmıyor bir anlaşmazlık görünmüyordu. Ne zaman bir araya gelse yüzlerinde güller, kır çiçekleri açıyordu. Ne oldu niçin caydın sözünden? Hani Cumhurbaşkanı adayı olmayacağını açıklamasan, aday olmak istediğin için oyunbozanlık ediyor diye yorumlana bilinir.
Birden çok Başbakan olacağım dediğin hem parti hem medya arşivlerinde saklı.
Öyleyse açık seçik soralım. Umudunu 6. Masanın birlikte gireceği seçime endeksleyen milleti niçin yarı yolda bırakmak istiyor, hayal kırıklığı yaratıyorsunuz?
İnanın azıcık düşünen, akıl eden insanların aklına çok kötü ihtimaller geliyor.
İktidarın muhalefet birlikteliğini bozmak için gösterdiği çalışma aklıselim herkesin belleklerinde. Yazılı ve görsel basının arşivinde mevcut. İktidar partisinin ahlak senaryosu da Mafya lideri Sedat Peker yazdı ve dizi film yaptı. Mafya liderinin çektiği dizi filmi, Anadolu’nun 7 bölgesi, 81 İlinde kapalı gişe oynadı.
Eski ABD başkanın yazdığı mektup tehditten söz etmeye gerek var mı?
Diyeceğim o ki bu diziyi, bütün dünya ve Türkiye izledi.
Atatürk’ün aziz diye tanımladığı Türk Milleti, enflasyon altında ezildiği yetmezmiş gibi birde 7.4 şiddetinde depremle helak oldu. On binlerce vatandaşımız hayatını kaybetti. On binlerce yaralımız hastanelerde canının derdinde.
Sağ kalanlar da evsiz barksız yuvasız kalmanın perişanlığı içinde sığınacak, başını sokacak bir yuva/ bir çadır peşinde.
Hal böyleyken, milletin yaşam umudunu, hayal kırıklığına dönüştüren bir eylem, masum sayılmalı mı?
Kemal Kılıçdaroğlu devlet kadrolarında yetişmiş eski bir bürokrat. Politikanız Türkiye Cumhuriyetini Kuruluş Ayarlarına geri Döndürmekse Kılıçdaroğlu adaylık için biçilmiş kaftan!
Altılı masayı her kim akamete uğratmak istiyorsa bilinsin ki altında iyi niyet aramak saflık olur.
Gayrimeşru çıkar ve gayrimeşru ilişki aranmalıdır. Doğacak çocuğun DNA testine tabi tutması da kaçınılmaz sonuçtur.
Umudunu seçimlere bağlayan, Aziz millet bu oyunbozanlığın altında bir bit yeniği arıyor.
Bu ihanetin bir bedeli elbette olmalı. Mevlana Celalettin Rumi “Ay doğmuyorsa yüzüne Güneş vurmuyorsa pencerene kabahati ne Güneşte ne de Ay da ara! Gözlerindeki perdeyi arala!” demiş!
Daha ne desin?