İçim oyuluyor,
içimde bir kuş yuvası şekilleniyor. Ölüm kokusu sinmişliğini alıp gitmiş, kalıcı olamayan bahar kokuları ton ton burnuma çalınıyor.
Neden bilmem sevda, aşk ve yaşam bile ölümle ilişikti benim için hep. Ölüp ölüp dirilmek metaforundan belki, ille acısından değil kendinin başka yönlerini keşfederek devam etmekten, kaç sen sığdığını görmekten bir kimliğe.
Sonuna odaklı bir yaşam depresif addedilebilir, hem öyle değilse de öyleye dönüşüşebilir, fakat öte yandan yaşam; hedefe nasıl gidileceğini bulma gayesi yahut süreli bir deneme gibi de addedilirse ki öyle, sonuna odaklı bir yaşam söz konusu olacaktır, işte benim yolum buradan geçiyordu.
Fakat bu yolda gördüm ki kendime hiç yer açamaz olmuşum, sığarım sığışırım bir yerlere diye düşünmüştüm. En güzel melodilerden, en eşsiz kokulardan, güneşin sıcağından kuytulara kaçmışım. Mevsim mevsim Vivaldi’yi dinlemez olmuşum, insanların renklerini göremez..
Şimdi hayatla ilişik bir güzergah seçtim yoluma dair, ama sevemiyorum bu kadar severken sevemiyorum gerçekliği, içimdeki odunsuluk yontuluyor bir kuş yuvasına. Ama sabahları ötecek kuşlarım yok, hem özgürlüklerinden alıkoymak olur hem de hemencecik ölürler diye istemem de. Ama içimde bir kuş yuvası var artık.
Çocukken bir güvercin yumurtasını bırakmıştı balkondaki saksıya yaptığı yuvasına. “Kimse dokunmasın.” denmişti “Kırarsınız, hem kuş izin vermez, kokunuz da sinerse bırakır gider”. Ben nedense alabilirim gibi düşündüm öyle hissettim, sanki ben dokunsam yerine geri koyarım, o da yine de severdi yumurtasını. Kırıldı o yumurta. Ben kırdım.
İçimde bir kuş yuvası var şimdi.
Sonraları kuşlar hep dostum olduysa da, affettilerse de belki, her sabah kahvaltı ettiysek de diğerleriyle,
belki, belki o güvercinin hatrı kaldı.
İçimde bir kuş yuvası var şimdi. Zemberek kuşunun değil.
Belki kırılan yumurtanın anısına yeni bir yuvasızın yuvası olsun diye.
İçimde yontulan bir kuş yuvası var şimdi.
“Yaşamak çok daha zor küçük kuş. Sana bıraktığımız ancak sayısız izmarit çöpü. Belki o gün tanıştık ve vedalaştık seninle.
5 yaşındaydım ben sen parmaklarımın ucundaydın, sonra ellerime bulaştın.”
Sonu değil de şimdiyi seçmek, ellerinde bir kuş yumurtası taşımak gibi, hisler ellerine bulaşıyor. Ama içimdeki kuş yuvası bomboş.