İçim enkaz yeri
İçimin zaptedilmiş kaleleri
İçimden arınmış güzel olan her ne varsa
İçim yangın yeri
İslenmiş camları
Siyaha çalıyor gözlerim
İçim içimi içse
İçim içimden geçse
Buluşsak bir İlkbahar akşamı
Yalınayak
Gelsem yalın
Sen de alıp gelir misin beni
Kuşansam yapraklarını İlkbahar’ın
Çiçeklerle bezesen
İçim mezar yeri
Ölü kuş yuvaları sardı içimi
Kanatlarından vuruldu her biri
Süpürse deniz kabuklarını dalgalar
Yaksa içimi tuzu denizin
Yosunlar dolansa gözlerime
Deniz kestaneleri batıyor topuklarıma
Kaç deniz biriktirdim içimde birbirini içmeyen
İçimi boğuyor içim
Boynumda parmak izleri
Darağacı mı elleri
Toprak yolları denedim
Birbirinden geçemedi biri
Yanyana koyduğum harfler
Hiç kucakladı mı birini?
İçim dışımdır belki
Dışımdan gelir içim
Belki de yanımdan
Yanımda sen varsan
Esir olur,
Yanar,
Ölür,
Kanar,
Dışımdan geçer içim
Dışımı kucaklar,
Üşüşür içime Ağustos böcekleri
Kelebekleri sev
Ama kelebek ömrüyle değil
Kelebekler dışımdan gelir
İçim kelebeklerden
Sen yine de bir ömür kal
Göçmen kuşlar elbet döner geri