Gözlerinin rengini unuttuğumdan beri gözlerim de görmeyi unuttu,
ayazı yemiş kurt yaşıyor ama ayazdan beter doluya tutuldu.
Dikenli yolda yürürken aşık cengavere ihanet pususu kuruldu,
güvendiğim dağlarda kar yağarken sevgili görünen bir yılan arkamdan vurdu.
Kendinden şüpheli binlerce şeytan kafamda dolaşırken sebepli sebepsiz,
sevda isminde bir sihirbaz gönlümde bir tiyatro sahnesi kurdu izinsiz.
İki kişilik görünen lakin bencil bir oyunun aitti ona başrolü,
ellerimle alkışladım melek görünümlü şeytanı çok da güzel oynadı Pinokyo’yu.
İhanet adında ince bir kitap vardı sayfaları yalandan yapılmış,
içinde hikayesi bahsediyordu bedenler satılmış ve ruhlar azıtmış.
Tatlı dilden çıkan kelimeler aslında bir yılanın tıslamasıymış,
kitabın son sayfasının sonunda konan kara nokta acı bir gözyaşıymış.
Aşk hipnozunda yaptığın hatalardan ibaret yaşamak,
büyük laf konuşanın sonu hep keşkelerde boğulmak.
Çok acıtsa da pamuk ellerle sırtına saplanan kör bıçak,
neye yarar iş işten geçtikten sonra başını duvarlara vurmak.
amatör olarak seslendirmesini de yaptım: