Yola koyuldu yaşına ters orantılı ihtiyar adam. Üniversitenin çıkış kapısına kadar yaktığı sigarasını tüketti ve okuldan çıktığı anda özgürlüğe kavuştuğunu sandı. İleride pişmanlığını duyacağı bu dersi yarıda bırakıp çıkmalar başına dert olacaktı. İstediği hayat üzerine birçok mantıklı kelime dökebilirdi fakat birleştirip cümle kurmak ona göre bir durum değildi. Üniversiteden çıkışta karşılaştığı uzunca caddeyi ağır adımlarla bitirmeye çalışıyordu, yanından hızla geçen arabaların birinde, o çok sevdiği kadını gördü. İnce sigarasından aldığı dumanı hafifçe, ihtiyar adamın ağır adımlarla tükettiği caddeye saldı. Aynı havayı teneffüs ettiğini düşündü önce, sonrasında direksiyon başında bulunan kumarda kazandığıyla aşkı satın alan eleman geldi aklına. Sevdiği kadının sevgilisi, ikisinin ortak nefesiydi caddeye karışan. Üzülmedi yaşına ters orantılı ihtiyar adam. Hayaller kuran ve kurduğu hayallere yakıştırdıklarını, engelleri görmezden gelerek kazanmaya çalışıyordu. Öyle bir dünya yoktu, biliyordu fakat bilmek ile uygulamak arasındaki ince köprüye yeltenmedi. Geçeceği tek bir köprü kalmıştı hayatında, sırat. Gişelere kadar gelirse geçeceğini sanıyordu, torpili olduğunu düşünmesine sebep rüyalarıydı. Rüyalar tersine çıkar lafına inanmadı hiç, kabuslarının güzel sonuçlanması gerekiyordu bu lafa inanılırsa. Rüyalar fikri düşünce aklına, yüzüne yayılan aptal tebessüme mani olamadı. Ergenlik dönemleri devirdiği kamyonlar geldi aklına, trafik canavarıyım ben diye geçirdi içinden ve bir sigara daha yaktı. Sigarayı yakmasının sebebi, içerisinde sadece bir dal barındıran paketten kurtulmak olan yaşına ters orantılı ihtiyar adam, bunu mantıklı hamle olarak kabul ediyor ve hayatında bazen mantıklı kararlar verdiğiyle övünmeye koyuluyordu. Caddenin sonuna gelmesine yakın çaprazında bulunan alışveriş merkezine bakındı ve içeriye girenleri görünce, alışveriş merkezi isminden olsa gerek bir fahişe olarak canlandı gözünde. İçeriden çıkanlar ise çabuk boşalan ve milli olma gururuyla ortalarda dolaşan, bıyığı yeni yeni terlemiş gençleri anımsatıyordu. Sigaranın sonuna gelirken sokağa döndü ve caddenin sonuna gelmeden evine doğru yol aldı.
Ertesi güne uyandığında kuş cıvıltıları veyahut köy hayatında denk gelebileceği horoz sesi yoktu. Şehrin en işlek caddesinin hemen arka sokağındaydı ve kuş seslerinden ziyade aralıksız uçuş yapan uçakların o baş ağrıtıcı sesiyle uyandı. Yemek için evde bir şeyler aramadan evvel, çay hazırlamaya koyuldu. Televizyon karşısına devrilip, herkesin evindeki değişmez sıralamayla birinci sıradan kanalları tek tek yoklamaya başladı. TRT1 geldi önce sonra bu kervana Show katıldı, Star Tv takip, yaşına ters orantılı adam istop etti. Sabah haberlerinde iç gıdıklayıcı bir şeyler olabilir mantığıyla durdu fakat memleketin haber kaynağı felaket olduğundan, sunucu bazlı sabah haberlerine bakındı. Hiçbirini de bulamayınca, cafe işletmecisi kafasına erişip Powerturk açtı ve sevmediği halde ezberlediği şarkılar peşisıra çalmaya başladı. Çayı demini alıyordu, kendisinin de poğaça alması gerektiğini fark etti. Ev arkadaşını uyandırmadan süzüldü dışarı, havanın sert soğuğu bildiğini okuyordu. Hızla tükenen burs parasıyla iki kişinin yiyeceğinden fazla poğaça, börek aldı. Biliyordu bir sefer daha dışarıya çıkmaya üşeneceğini. Eve döndüğünde çocuksu genç adam uyanmış ve çayları dolduruyordu. Yaşına ters orantılı ihtiyar adam ile çocuksu genç adam kahvaltı işlemini bitirdikten sonra, tekrara bağlamış geleneksel tavla oyunana yöneldiler. Ne tavlanın biteceği vardı, ne de saate verilecek dikkat. Okul saati gelmişti ve aynı ana tekabül eden sevdikleri dizi. İkinci öğretim okumanın kötü yanlarından bahis açarsak, harç miktarı ile sevilen dizilerin zamanlamaları zirvede çekişme yaratır diye düşündüler. Düşündükleriyle kaldılar. Çay demleme işlemi çocuksu genç adam tarafından gerçekleştirildi ve televizyon karşısında paralel uzatılmış iki çift ayaktan ibaret izleme konumu alındı.
Günler birbirini kovalamaya başlamış ve bu kovalamacada yorulanın olduğuna tanık olmak imkansıza yakındı. Ders kitaplarından ziyade okul yolunu tutarken elinde roman bulundurduğundan farklılığı, anormallik ile aptallık arasında değişimler gösteriyordu çevresinde. Biri kendisine soracak olsa anormallikten kastedilenin ne olduğunu bilmediğinden, aptal sıfatını kabul edebilecek kadar umursamazdı. Hayata bakış açısı, böyle düşünenler arasında tartışmalar yaşanmasına sebep olurken, tartışanlardan kimileri bakış açısı olmadığını iddia ediyor. Yaşına ters orantılı ihtiyar adam, bu muhabbete kulak misafiri olduğunda “aranızda zeki olanlar” var diyerek iddia sahibinin diğerlerinden sıyrılmış biri olduğunun altını çiziyordu. Bakış açısı olmadığını ve aptal diye nitelendirdiği ihtiyar adamdan aldığı bu övgü egosunu okşadığından, ihtiyar adama saygı duymaya başladı ve muhabbetini arttırmaya çalıştı, bit yavrusu adam. Derse doğru yönelirken tüm öğrenciler, sigarasını çıkartıp yine yeniden çıkışa doğru yol alıyordu ihtiyar adam ve bu sefer peşinden gelen gölge, ete kemiğe bürünmüştü. Bit yavrusu adam, ihtiyarı takibe almıştı. Takip mesafesi korunarak çıkışa kadar gelindi. İhtiyar adam, okulun biraz ilerisinde bulunan sahafa giderek aradığı bir takım kitapları sormuştu haftalar önce, gelip gelmediğini öğrenmek için girdiği sahaftan kitaplarını edinerek çıktı ve aynı cadde üzerinden eve doğru yol aldı. Bit yavrusu adam, ihtiyar adamın arkasından seslense de dikkate almadı. Evine doğru yol alırken, bulunduğu konumdan ismini alan Köşem Tekel’e girdi ve birkaç şişe bira aldı. Susmayan telefonu kendisiyle iletişim kurmaya çalışıyordu fakat yaşına ters orantılı adam, aranan adam olmak istemiyordu. İsminden hoşnuttu. Kitapları kolunun altına sıkıştırdı ve eliyle siyah poşette bulunan biraları tutarken, bir diğer eliyle kendini hala bakire sanan kapının deliğine anahtarını sokuyordu. Kapıyı açtıktan sonra ayağıyla itileyip, elindeki şişeleri kapı ağzından bulunan ufak ve kıytırık sehpanın üzerine bıraktı. İçeri girdiği an üzerindekileri çıkartıp, siyah boxer ve geniş yakalı t-shirt ile az önce sehpanın üzerine bıraktığı biralara yöneldi. Biralardan birini açıp televizyon karşısına uzandığı anda kilometrelerce uzakta olan sevdiğiyle, bir sokak ötede bulunan seviştiği kadın geldi aklına. Kadınlar matinesine dönüşen kafasını alkol ile dağıtmaya çalışıyordu, başarıyordu da. Kafası dalgın olan yaşına ters orantılı ihtiyar adamın kulağı çınlıyordu, birinin arkasından konuştuğunu düşündü. Baatıl inançları yoktu ama her şeyi de bir kategoriye koyması gerekiyordu. Kafasının dalgın olduğunu, çınlama sesinin kapı zili olduğunu anlamasıyla teyit etmişti. Kapıda kimin olduğunu bilmeden, umursamadan üzerindeki olmayan kıyafetleri açtı. Bir sokak ötedeki seviştiği kadın geldi. Dudaklarında hissetiği ıslaklık bira şişesinden gelen alkol değil, seviştiği kadının dolgun dudaklarıydı. Kapı önünde sevişmeye başladıkları an ayağıyla kapıyı kapatıp, elindeki şişeyi kapı ağzında bulunan sehpa üzerine bıraktı. Dudaklarından ayrılmadığı kadın, eliyle ihtiyar adamın üzerindeki t-shirtü çıkarmaya çalışıyordu. Yaşına ters orantılı adam, gençleşmeye başladı. Elleri kadının kalçasında ve kendine çeker vaziyette, odaya girdiler. Girmek fiili bir sonraki cümlelerde kullanılacağının sinyallerini vermeye başlamıştı. Ve başlayan sadece fiil değildi, ihtiyar adam, seviştiği kadın hafifçe soyup çırılçıplak bırakmıştı. Bir anda susmayan telefon yine kendisiyle iletişim kurmaya çalışıyordu. Seviştiği kadının üzerinden ayrılıp salona geçti ve telefona bakındı. Arayan sevdiği kadındı. Seviştiği kadına sus işareti yaparak, açtı telefonu. Uzun zaman önce ihtiyar adamı terk eden sevdiği kadındı. Ama terk edilmesine rağmen sevgisinden hiçbir şey yitirmemiş olan ihtiyar adam, telefon ucundaki sesi duymasıyla tükettiği alkollerin bir etkisi olmadığını anladı. Kendisinden geçmesi için sevdiği kadının sesini duyması yetiyordu yaşına ters orantılı ihtiyar adama. Seviştiği kadın kiminle konuştuğunu tahmin ediyor ama kimsenin de onun kadar tatmin etmediğini biliyordu. İkilem içinde paralel uzandı yatağa, çırılçıplak. Yarım saat süren telefon görüşmesinden sonra elinde bira şişesiyle yatak odasında göründü ihtiyar adam. Kadın hüzünlüydü, seviştiği kadının hüznüne tanıklık ediyor fakat umursamıyordu. Tenlerin doyumunda kalbin işi sadece pompalamak, penisle aynı işlev içerisinde. Seviştiği kadının göğüslerine şehit düştü başı, ilk defa sarıldığını fark etti kadın. İlk defa bir tene gözyaşı bırakıyordu adam. Kapı sesi duyuldu, gelen ev arkadaşıydı. Çocuksu genç adam, ihtiyar arkadaşının odasının önünden geçerken yerdeki kıyafetleri fark etti ve banyoya gireceğini söyledikten sonra kapı ağzından ayrıldı. Her ikisinin de umrunda değildi eve birinin gelip gitmesi. Adam ağlıyor, kadınsa ilk defa şehvet değil şefkat gösteriyordu. Yelkovan ile akrep sözleştikleri gibi gece buluştular. Çırılçıplak yatıyorlardı kadın ile adam. Tüm dertlerini dökmüş, çırılçıplaklardı artık. Kadın böylesi bir adamı yatmak için değil sevmek için benimsemek istedi, adam aradığı huzuru bir zamanlar herkesin huzur bulduğu bu kadında arıyordu. Payına düşenler varsa elbet bulacaktı da.