Doruk ilk gün mesai saatinde Bucak J. Tk. Komutanlığına pür neşe gitti. Akdeniz’in güzel o muhteşem havası , Amanos Dağları’nın görkemi, Limon, mandalina, portakal bahçelerinin narinciye kokusu, başını döndürmüş; psikolojisine tavan yaptırmıştı.
Karakola varınca, her görev yerinde ve her sabah yaptığı, rutin denetlemeyle işine başladı. Gece pusudan gelen er ve erbaşlar, koğuşta derin uykudaydı. Gece pusu görevi olmayanlar kalkmış, kendilerince etrafı derleyip toplamışlardı.
İlk gün kimseye bir şey söylemeden odasına geçti. Yardımcısı Güneş’te gelmişti. İçeri girer girmez çaylar söylendi.
Sigaralar yakıldı.
Karakolun emniyet ve asayiş durumu, halkın ekonomik, içtimai durumu ve jandarmaya karşı tutumuyla ilgili kısa bir ön bilgi içeren görüşme ile gün başladı.
Konuşma sırasında Nahiye müdürü Kemal Bey, açık kapıdan başını uzatıp, müsait misiniz diye sorduktan sonra, yüzünde gülümseme, hoş geldin komutan diyerek, içeriye daldı.
Kısa bir hoşbeş muhabbeti, nereden geldin nerelisin lakırdısı, sabah çayı derken gün yarılanmıştı.
Kemal Bey kendi makamına geçince Doruk Araç şoförünü çağırdı.
Aracı hazırla!
Seninle mıntıka keşfine çıkalım diye talimat verdi.
Takımın, kaizer pickup marka, bir aracı askeri vardı.
Kısa süre sonra şoför araba hazır diye gelip haber verince, Doruk şapkasını alıp çıktı. Ulaştırma eri her akşam gece pusu yerine atılan devriyeyi görev yerine bıraktığı için mıntıkaya hâkimdi. Yanına rehber alma ihtiyacı duymadı.
Unutmadan ifade etmeliyim.
Arsuz, Nahiyenin köyleriyle birlikte bölge adı.
Bucak merkezinin adı ise Uluçınar!
Araç, Uluçınar’ı çıkınca stabilize yolun iki yandan, gökyüzüne kalem gibi uzanan andız ağaçlarını görünce, şaşkınlıktan dilini yutacaktı Doruk!
.Maltepe jandarma okulundan mezun olup, Çanakkale’nin İmroz adasına atandığında; Adayı dümdüz ova olarak hayal etmiş, Limandan 116. J. Tb. Komutanlığına giden yolu şimdi Uluçınar’dan çıkınca karşılaştığı şekil ve biçimde ağaçlar arasında asfalt dümdüz ve gökyüzünün görünmediği şekliyle kurgulamıştı. İmroz’da uğradığı hayal kırıklığı, Arsuz’da doğa harikası olarak karşısına çıkıverdi.
Gözlerinin içi bir kere daha güldü.
Neşesine neşe karışmıştı. Bu moralle Pickup şoförü ile konuşarak devam etti yoluna.. Arabanın girdiği koylara arabayla, araba girmeyen koyları yaya olarak tek tek inceledi.
Haymaseki, Konacık Işıklı köylerine kadar, gittiler.
Işıklı köyünden sonra sahilde yol yoktu. Orman işletmesine ait yolsa sahili takip etmiyordu. Hâlbuki Işıklı köyünden sonra, Domuz burnu ile Samandağ ilçe sınırına kadar uzanan sahil şeridi onun sorumluluk alanıydı.
Işıklı köyünden geri dönüp bu kez de İskenderun istikametindeki bölgeyi taradı. PTT evlerinden (Gazi Anteplilerin yazlık mesire yeri) başlayıp Aşağı kepirce köyü burnuna kadar ne kadar kaçakçı motoru yanaşacak, kaçak mal çıkacak koy ve yer varsa tek tek gündüz gözüyle gördü.
Gülcihan plajının olduğu yer ise başlı başına Alice harikalar ülkesini aratmayacak masal dünyası güzelliğindeydi.
Mesaiye başladığı İlk gün bölgesi hakkında küçümsenmeyecek deneyim ve bilgi edinmişti.
Bundan sonra daha çok çalışacak, gündüzünü gecesine katacak, kendine olan güveni boşa çıkartmayacaktı.
Geri döndü, yardımcısı Güneş’le ayaküstü bir iş bölümü yaptı!
Bundan böyle yardımcısı, adli mülki ve askeri görevleri yapacak, köy dosyalarında birikmiş evraklar en kısa zamanda infaz edilecek ve eritilecekti. Güneş’in görev dağılımını duyunca yüzü düştü. Elbette diyecek bir şeyi yoktu ve sessiz kaldı. Geri kalan hizmetlerin tümünü kendi uhdesine aldı. Gece yol araması, devriyeleri görev yerine sevk etme, gece kontrolü de dâhil hepsini kendi üslenmişti. Kilisli topalı haklı çıkartmak istemiyordu. Üç ay sonra biz sana demedik mi, bizim dediğimiz çıktı diye güldürtmeyecekti.
…/…