Benim hırçın sevmelerim olmaz adamım,
Böğürtlene batırılmış duygular ne kadar can acıtabilir ki dikeniyle?İşte öyle bir saflıkla severken seni, benim hırçın sevmelerim olmaz adamım.
Zarifoğlu okuyan hiç bi-zarif sevebilir mi?
Bir düşün adamım bir düşün, ben sana bir akşam vakti çölün buharından kurtulup ta Buhara dan bir bardak kızılcık şerbeti getirmeyi çiziyorken kafatasımın en ücra köşesine.
Sevmem hiç hırçın olur mu?
Ben ki hala parmaklarının ucunda yürüyen, ağlamayı maharet sayan bir evlat ve bir akşamüstü atarken adımlarımı en tenha geceye,asfalta basışım bile sessiz,naif ve zarifken sevmem hiç hırçın olur mu?
Gözlerinde sabah oluşları çizerken martıların kanatlarına ,söz söylenecek milyarlarca yüzün varken senin hafsalamda, ben seni nereye ne zaman yakıştırırım, kıyamazken.Ve fotoğrafların silinir diye belki bir gün teknolojinin kirli çöplüğünden,hepsini kare kare hafızama kaydederken ben.Sevmem hiç hırçın olur mu?
Ben hala “hamofto” diyorsam böğürtlene bir Karadenizli çocuk saflığıyle sen nasıl düşünürsün koparırım çiçeklerini diye, yol kenarındaki böğürtlenlere toz bulaşıyor diye hırkasının ucuyla onların üstüne silen,bahçede miyavlayan kediye evdeki en pahalı peyniri atan ve annesinden azar işiten ama yirmibir yıldır bundan vazgeçmeyen ben,bebekler ağlamasın diye Allah’a yalvaran ben ve hala hayatta samimi insanların kaldığına inanırken ben , (işte bunlar hep Zarifoğlu okumaktan oluyor derken içimdeki ben) seni sevmem hiç hırçın olur mu?
Ve daha ondört yaşında cebindeki son parasıyla kitapçılara koşup Nazan Bekiroğlu kitapları alan kız,daha dün cebindeki son parayla kırmızı bir pabuç alıyorsa(benim hiç kırmızı pabucum olmadı diyerek) işte bunlar hep saflıktan, işte bunlar hep Zarifoğlu okumaktan.
Bir düşün adamım bir düşün Zarifoğlu okuyan hiç bi-zarif sevebilir mi?
Sana bir sabah yarısında bir kutu gelse mesela içinde envai çeşit kahve ve papatyalar daha yeni açmış mis kokuyor,beyaz kokuyor be adamım,tüm çiçeklerin özenle büyütülmüş yapmacıklığına karşın papatya sevda kokuyor gerçek kokuyor tıpkı sen gibi, ve içinde kalın puntoyla yazılmış mürekkebi hafif akmış birkaç Zarifoğlu kelamı,içinde sevda,içinde Mezopotamya,içinde iman.
Hiç mutlu olmaz mıydın adamım , tamam sana zariflik yapayım bir de cigara koyayım en pahalısından hangisiyse sorup soruşturup,içmezsin bilirim ama zenginliği seversin sen benim gibi,ama gönül zenginliğini…
Benim hırçın sevmelerim olmaz adamım,kendimi hırpalar atarım Galata’dan kız kulesine her sana yenişilimde, ama sana kızmam.Gizli gülmeler vardır dudaklarımda saçımın kızılına bulaşmış,sevdamın sızısıyla bilenmiş,ben seni bir yalanın koynunda bırakmam gece vakitleri,geceler bilirim tenhadır ve tenhalık içimizdedir.
Kahveyi şekersiz,çayı şekersiz,geceyi tekinsiz,şiiri kafiyesiz,mevsimi bulutsuz,dünyayı sensiz
Şiiri kafiyesiz,mevsimi bulutsuz,dünyayı sensiz sevmiyorsam.
İşte bunlar hep Zarifoğlu okumaktan,suç benim duygu onun üstad.
Kader KİBAR