Hava, hani dolaşırdım ya başıboş
zemheri vaktinde
ve üşür dururdu ellerim,
işte o zaman kadar soğuk.
Kediler hala
yeni durmuş araba altlarında
ısınmaktadır tahminimce
ve araba motorlarının ısısı
kendilerine bile yetemeyince
onlar da üşüyüp kalmaktadır
öylece.
Hatıralarımı ise aramaya çıksam
bulamam onları,
saklanıyorlardır şimdi bir yerlerde.
Ah, düşündükçe dertleniyorum yine!
Kahvemi yudumluyorum acımı alsın diye.
Ardından yüzüm ekşiyor, söyleniyorum:
“Kahvem soğuk!”
Tek derdim bu olsun artık
olur mu?
Kahvem şimdi, şehirlerde bir yerde
dünyanın kahpeliğini tartan
o çocuğun üşüyen yüzü kadar;
kahvem şimdi, kardeşi kardeşe kırdıran
ve yalanlarla göz boyayan
bir acınası savaş sözü kadar;
kahvem şimdi, açlıkla ve susuzlukla
tıpkı bir akbabayla pençeleşircesine
savaşıp duran
dirençli yüreklerin ölümü kadar;
kahvem şimdi, sessiz bir yurdun
akıllı, uslu ve itaatkar halkı ve
onların duygu değmez gönlü kadar
SOĞUK…
Ah, düşündükçe dertleniyorum yine!
Kahvemi yudumluyorum acımı alsın diye.
Ardından yüzüm ekşiyor, söyleniyorum:
“Kahvem soğuk!”
Tek derdim bu olsun artık
olur mu?